25 Aralık 2014

Tıkırtı

25 Aralık 2014 0
Senaryo: Ümid Gurbanov
Süre: 1 dakika
Dekor: Genel ev düzeni
Kostüm: Pijama

SAHNE 1 - İÇ / GECE - YATAK ODASI
Adam yatakta uyumaktadır. O uyurken bir tıkırtı duyulur. Adam çıkan ses yüzünden yatakta kımıldar. Tıkırtı tekrar duyulur. Adam sese uyanır ve gözlerini yavaş yavaş açar. Bir tıkırtı duyar. Yatakta doğrulur, sese kulak kabartır. Tekrar tıkırtı duyar. Kalkar, odanın etrafına şöyle bir göz atar. Tekrar tıkırtı duyar. Odanın ışığını açar. Çevreyi dinler. Bir şey duymaz, odadan çıkar.

SAHNE 2 - İÇ / GECE - HOL / TUVALET / SALON / MUTFAK
Adam evin içinde dolaşır. Odalara girip çıkar. Kapı arkalarını kontrol eder. Evin içindeki bazı ışıkları açar, bazılarını açmaz. Herhangi olağandışı bir durum olmadığı sonucuna ulaşır. Mutfağa girer. Bir bardak su içer. Su içerken tekrar tıkırtı duyar. Mutfaktan çıkar, başını yatak odasına doğru çevirir. Yatak odasının ışığının kapalı olduğunu görür. Şüpheyle yatak odasına bakar (Yatak odasının ışığını kapatıp kapatamadığını kestirememiştir, çünkü öncesinde diğer odaların da ışıklarını açıp kapamıştır). Yatak odasına yönelir.

19 Aralık 2014

Kadim Çin Deyimleri

19 Aralık 2014 0
Çin, Dünya'nın en eski medeniyetlerinden biri olmakla birlikte, aynı zamanda deyimleri ve öğretileri ile de oldukça geniş bir kültüre sahiptir. Elbette ki bu deyimlerin bir kısmı zaman içinde kayboldu ya da Çinli düşünürlere atfedilen öğretiler haline geldi ya da Japonya'daki Zen kültürüyle kaynaşarak kökenini yitirdi. Ne olursa olsun, bireyin iç sesini dinleyebilmesi ve dinginliğe ulaşabilmesi için gerekli öğütleri barındıran önemli ölçüde örnek elimizde bulunmaktadır.

İnternette gezinirken şu sitede gördüğüm deyimleri buraya aktarmanın önemli ve hoş olacağı kanaatine vardım. Orada yazdığına göre bu deyimler Chinese Proverbs from Olden Times, Peter Pauper Press, Mt. Vernon, N.Y., 1956 künyeli kitaptan derlenmiş. Ne de güzel bir iş görülmüş.

Çevirileri bendenize aittir.

9 Aralık 2014

E. M. Cioran: Burukluk | Uçurum Dolandırıcısı

9 Aralık 2014 0
Her düşünce, bir gülümseyişin yıkıntısını andırmalıdır.

*

Bir tek kötü şairler özgürdür.

*

Ötekileri bizden daha mutlu olmalarından dolayı cezalandırmak için, onlara bunaltılarımızı aşılarız — daha iyisi olmadığından. Zira acılarımız, ne yazık ki (!) bulaşıcı değildir.

*

Hüzünden topu topu birkaç fikir çıkarabildiysem, onu, zihnimin alıştırmalar yaparak yoksullaştırmasına izin vermeyecek kadar çok sevmiş olmamdandır.

6 Aralık 2014

E. M. Cioran: Burukluk | Sözün Körelmesi

6 Aralık 2014 0
Bir yazarın sustuklarının, söylemiş olabileceklerinin, sessiz derinliklerinin üzerine eğiliriz. Bir eser bırakırsa, kendini izah ederse, tarafımızdan unutulmayı teminat altına almış olur.

*

Bir virgül için ölünen bir dünya düşlüyorum.

*

İyi söyleme tasası, bir imanın içinde uykuya dalamayanlara vergidir.

*

Aşka, hırsa, topluma sırt çevirenlerden kendinizi sakınınız. Vazgeçmiş olmanın intikamını alacaklardır.

27 Kasım 2014

Monty Python: Always Look on the Bright Side of Life!

27 Kasım 2014 0
Karamsar biriyimdir. Sanırım yapım gereği böyleyim. Kabul, belki biraz da çekici geldi hayatın karanlık yanı. Daha fazla gerçek barındırdığına dair bir his diyebiliriz buna. Etraftaki her şeye bakıp bir felaket ve trajedi görmek çok daha kolay olan benim için. Aynı zamanda evrenin saplanıp kaldığı o boşluğu da hakikat mertebesine çıkarmak, hissettirdikleri iç açıcı olmasa da, çok daha makul göründü. Görünüyor. Hala da öyle. Ve sanırım hep böyle olacak. Elbette ki gülecek, mutlu olacak, şu ya da bu amaçlar peşinde koşacağım; bir alışkanlık çünkü yaşamak, her şeyden de öte, bir zorunluluk. Acı çekmek, karanlığa gömülmek ve hatta kendini yiyip bitirmek için bile yaşamak gerekiyor; anlamak ve hakikati hissetmek için yaşama katlanmak gerek. Belki bir gün, çok daha başarılı olursam fikir üretmek ve onlara uymak konusunda, böyle bir zorunluluğa saplanıp kalınmaması gerektiğine de karar vereceğim. Olacak sanırım böyle bir şey. Eninde sonunda yani. Her neyse, buralar önemli değil.

Tüm bunlara rağmen, gülmeyi sevdim. Öyle çok güleç biri olmamakla birlikte, gülmenin hoşluğunu ve tabii ki güldürebilmenin meziyetini hep takdir ettim. Ancak tahmin etmek çok güç değildir ki, bunun küfürlerle veya her şeyi lakayıt bir alaycılıkla ele alınarak yapılmasını makul bulmadım. Makulluktan da öte, gülünç değil öyle şeyler. Zavallılıkla karışık bireysel br tatmin daha çok. Böyle olmayabilir de tam, bilemiyorum, gerçi umrumda da değil çok.

25 Kasım 2014

Yazarlar İçin Yaratıcı Yazarlık Örnekleri

25 Kasım 2014 3
Şimdiye dek irili-ufaklı 100'ün üzerine hikaye yazmışımdır. Onları çeşitli bloglarda paylaşmış, sonra da elimden geldiğince silip yok etmişimdir. Neden bilmem. Bende bile hikayelerimin çoğunun kopyası yok. Zaten öyle ahım şahım şeyler de olmadılar hiç. En nihayetinde, bir yazar bile değilim; ancak zaman zaman bir şeyler yazıyorum. Bir amacı da yok aslında yazmamın. Bu sebeple de hiçbir zaman yaratıcı yazarlık kursları veya benzeri oluşumlara katılmadım veya yazarlık üzerine bir alıştırma yapmadım. Genelde bir şeyleri dışa atmak için yazdım veya karşıma çıksa beğeneceğim bir hikaye oluşturmaya çalıştım. Dediğim gibi, bir amaca hizmet etmeyen şeylerdi ve kalabalık bir okur kitlesine dahi sahip olmadığım için bunların bir önemi yoktu.

Neyse.

İşte durum buyken, geçenlerde StumleUpon'da zaman geçirmek adına bir şeylere bakınıyordum. Karşıma şu site çıktı. Yaratıcı yazarlık üzerine bir şeyler vardı. Sayfayı geçmeden önce şöyle bir aşağıya doğru kaydırdım ve yazarlar için bir hikaye oluşturmak ve geliştirmek adına 10 tane kısa üçlü soru öbekleri olduğunu gördüm. Soruları okudukça çeşitli hikaye fikirleri aklıma geldi ve kimisi oldukça hoş şeylerdi de. Bir anlamda zihni ateşleyecek şeylerdi.

23 Kasım 2014

Utopia Remix Project

23 Kasım 2014 0
http://www.silvascreen.com/utopia-remix/#horizontalTab1Utopia adlı diziyi bilmeyeniniz yoktur herhalde! Dalga geçiyorum, vardır elbet, hatta çoktur. Öyle adı sanıl duyulmuş, duyulsa bile izlenen bir dizi değil. Sağımda solumda olanlara "Şu diziyi izle!" diye çok baskı yaptım, "Müthiş ya, izlemiş miydin Utopia'yı?" şeklinde çıkışlarda bulundum, "Utopia'yı izlemeyen benimle konuşmasın." diye de ekledim.

Sonuç? Eh işte. İzleyenler de oldu onlardan, izlemeyenler de.

Diziyi genel olarak övmek şöyle dursun, benim bu başlık altında yapacağım şey, dizi müziğini övmek. Tam o da değil ya, neyse.

19 Kasım 2014

Girizgâh

19 Kasım 2014 0
Bloga başlangıç için cafcaflı bir giriş yazısı düşünüp, sonra bunu başaramayıp doğaçlamaya güvenmek ve sığınmak, hiç kuşkusuz, klişe bir yaklaşım. Klişe olup olmaması umrumda değil demeyeceğim, zira umrumda. Bu yaptığım şeyi, ahlaksal açıdan tasvip edip etmemem bir kenara, bir klişeye bulanmak, her şeyden de öte, gereksiz bir durum. Anlamsız. Bunu keşfetmek için de öyle kafa patlatmaya falan gerek yok.

Peki, diye düşünüyor bu noktada insan, demek ki bu yazar arkadaş şu emeklemeye çalışacak blogda klişe bir şey paylaşmayacak, özgün işleri har vurup harman savurarak şaha kalkacak, ki böyle konuşuyor. Tam olarak öyle de değil. Aslında hiç öyle değil. İlgilendiğim ufak tefek şeyler var, gördüğümde ya da okuduğumda ya da dinlediğimde, ne de hoş şeymiş bunlar dediklerim var, işte onları bir şekilde buraya taşımaya çalışacağım.

Tabii tembellik ve bunu itekleyen hakkını verememe korkusu dolayısıyla birçok konuda susacağım. Fikirler, bizlere bağlı, ama bizlerden bağımsız olarak doğar ve gelişirler. Aforizmik dili bir kenara bırakırsak, her konuda şu veya bu şekilde bir his veya düşünceye sahip oluyor insan. Elinde değil. Ama bunların çok azı önemli, doğru veya anlatılmaya değer. Bazen de, nokta atışı bir başarıyı yakalasa bile bu fikirler, ifade edilmesi çok güç. İşte böyle ufak-tefek ya da koca-koca sorunları atlatabildiğim konuları 'böyleyken böyle' diyerek koyacağım bu blogun içine teker teker.
 
Sağlıcakla kalmanızı dilerim.