31 Mart 2016

Ses

31 Mart 2016 0
Bir ses duyuldu. Kimilerine göre bir top atışıydı bu. Öbürleri gök gürledi diyerek geçiştirdi sesi. Korkanlar, kaçanlar, pısanlar, cesaretle ve haykırarak ileri atılanlar eksik olmadı. Bir yerlerden bir emir gelmiş olmalıydı, alelacele avluya koşturmaya başladık. Gördünüz mü dedi kimileri, bir top atışı olduğunu söylemiştik! Sarkık suratlarıyla öbürleri, göreceksiniz dedi, sadece gök gürledi.

Öyle veya böyle toplandık hepimiz avluya. Geldi eli belinde komutan, yamuk yumuk hizaya girmiş bizlere baktı uzun uzun. Kimileri korkuyla uğulduyor, öbürleri ise tıslayarak homurdanıyordu. Siz, diyecek oldu komutan, ama bir şey demedi; burayı, diyecek oldu tekrar, ama bir şey demedi; terk edin artık, diyecek oldu bu sefer, ama bir şey demedi. Bir baştan öbürüne yürüyüp durdu komutan, ama tek kelime etmedi.

Kimileri ağırlığını bir ayağından öbürüne verdi, öbürleri esneyip gerindi. Kimse bir emir duymadı, ama ne olduysa oldu, birden bire herkes hareket etmeye başladı. Surları, duvarları, kapıları, ağaçları, taşları ve atları yoklayıp bir top atışının izini aramaya koyulduk. Kimileri bir oyuğu endişeyle gösterdi, öbürleri böylesi bir saflığa katıla katıla güldü. Kalenin kenarına, kıyısına ve köşesine yayıldık, biraz laklak etsek de, büyük bir ciddiyetle sesin sebebini öğrenmek için önümüze gelen her yeri kurcaladık.

21 Mart 2016

Hiç

21 Mart 2016 2
O gün, hiçbir şey olmadı.

Kimse kalkıp da yüzünü yıkamadı. Sofralar kurulmadı, ağza lokmalar atılmadı. Kapılar açılmadı, çocuklar dışarı sıvışmadı. Kimse kimsenin yakasına yapışmadı, ama boynuna da sarılmadı. Sokak aralarında tek bir nara duyulmadı. Aynalara bile bakılmadı. O gün, güneş dahi doğmadı.

Ne yaptı peki bunca insan? Ölmedi, ama yaşamadı da. Balkondan sarkmadı, birbirine bağırmadı. Tek bir anne bile çocuğunu pataklamadı. Çok sonra anlaşıldı ki, o gün, kimse hayal kurmadı. Aşık olmadı. Yalnız kalmadı. Bir duvar dibinde, elinde solmuş bir çiçekle öylece bırakılmadı.

Ertesi gün kimse birbiriyle konuşmadı. Düşünürseniz şayet, buna hakları da vardı. Doğru, o gün hiçbir şey olmadı, ancak tekrar dönüp baktığında insanlar, o günün diğer günlerden bir farkını da bulamadı. Belki de bu yüzden konuşma gereği duymadı.

17 Mart 2016

6 Saniye

17 Mart 2016 0
"İnsan, bir karar vermeden tam 6 saniye önce zihin hangi kararın verileceğini belirler. Yani karar vermek, zihnin ulaştığı sonucu keşfetmekten ibarettir.

Peki ya 6 saniyeden önce bir karar vermek gerekirse? İşte kaos, bu gereklilikten doğar. Ve kader, kaosu durdurmak için tanrının açtığı savaştan ibarettir.

Tüm yaşam sadece ikiye ayrılır: 6 saniyeden önce, 6 saniyeden sonra."
Genç adam, iki elinin arasında tuttuğu kağıtta yazan son cümleyi tekrar okudu: "6 saniyeden önce, 6 saniyeden sonra." Kağıdı ikiye katladı. Ayakkabılarını giydi ve evinin sokak kapısından çıktıktan sonra ağır adımlarla apartmanın merdivenlerini tırmanmaya başladı. O an genç adamın aklında çatıya ulaşmaktan başka hiçbir düşünce yoktu.

Merdivenlerin sonuna geldiğinde önünde çatıya doğru açılan bir kapı buldu. Cebinden, sakince, anahtarlarını çıkardı, bir kaç anahtarı denedikten sonra kapıyı açıp çatıya doğru ilk adımını attı.

5 Mart 2016

Kıyametin Son Günü

5 Mart 2016 0
Cenazesinde ağladığımı hatırlamıyorum. Zaten ufak bir cenaze töreni oldu, hepsi bu. Kalabalık değildik: Bir ben vardım. Anne babası bile yoktu ortalarda, ama haklı bir mazeretleri vardı: Necmi'den önce ölmüşlerdi. İşin aslı, Necmi sevilmeyen biri değildi. En azından öyle biri olamazdı, diye düşünüyorum. Hadi anne babası öldü diye gelmediler cenazeye, peki ya öbürleri? Biliyor musunuz, tüm kalbimle inanıyorum ki, insanların hepsi ölmemiş olsaydı, muhakkak içlerinden birkaçı o cenazeye katılır, hatta bir iki damla da gözyaşı dökerdi. Necmi kötü biri değildi, ancak ne yazık ki, iyiliğin ve kötülüğün son bulduğu noktaydı burası: Kıyametin son günüydü.

Necmi'den sonra, artık tamamen yalnız kaldığımı anladım. Çok ölü gördüm, ardı arkası kesilmeyen cesetleri çiğnedik sokaklarda kaçışırken. Az çok kestirebiliyorsunuzdur kıyametin nasıl olduğunu. Hepsi, aynısıyla ve fazlasıyla ve eksiğiyle bir şekilde oldu işte. Oldu ve bitti. Artık Necmi de gitti. Ne ilginçtir ki, tek başıma kaldığımı anladığımda, ilk hissettiğim şey, özgürlük oldu. Anlamsız bir yük kalktı üzerimden. Yaşamak zorunda olmadığımı anladım. Korkuyla ve bağırışla ve çağırışla sağa sola koşturmanın gereği kalmadı. Düşünüyorum da, belki de Necmi benden önce anladı bunu —belki de hiç anlamadı.
 
Sağlıcakla kalmanızı dilerim.