26 Mayıs 2016

Anı

26 Mayıs 2016 0
Basit bir hayatı vardı Vecdi'nin. Her sabah başında ufak bir sızıyla uyanır, tavanı seyreder ve bundan hiç bıkmayacağını bilmenin verdiği sıkıntıyla, sanki bir şeyler yapması gerekirmiş gibi doğrulup terlikleri ayağına geçirirdi. Pazardan rastgele ve sırf ucuz diye aldığı, adını dahi bilmediği iki çiçeğinin başına geçip, uzamış sakalını kaşırdı. Kurumaya yüz tutmuş çiçekler, eğri büğrü duruşlarıyla Vecdi'nin kafasını karıştırırdı. Acaba, diye düşünürdü, saksıları mı çok dar. Belki de toprağı kötüdür, kim bilir, Vecdi çiçekleri nadiren sulardı, hiç kuşkusuz bunun da etkisi büyüktü.

Çiçekleri geride bırakırken kafasını sallar, ağır adımlarla yüzünü yıkamaya giderdi. Sahiden de basit bir hayatı vardı Vecdi'nin. Aynada ıslanmış yüzüne dikkatle baktığında, bu yüzün kendisine ait olduğuna bir türlü inanmazdı. Tıpkı adını bilmediği çiçekleri gibi, kurumaya yüz tutmuş ve eğri büğrü olduğunu düşünürdü. İki eliyle lavaboyu iyice kavrar ve parmaklarını sıkarken, bu dünyada önemli hiçbir şey yapamayacağını dişlerini bileyerek kendine itiraf ederdi. Evet, evet, belliydi, her şey yüzünden belliydi: Milyarlarca insandan, hayır, sadece insandan da değil, hayvandan, ve belki taştan bile farkı yoktu. İyice yaklaşıp da gözlerinin içine baktığında, bu donuk bakışların arkasında bir ruh yakalamaya çalışırdı sanki. Başaramazdı bunu da Vecdi. Sonra vazgeçerdi bu tek yönlü savaştan. Hala da böylesi gülünç fikirlerin kendisini esir almasını çocukluk sayarak gülümserdi.
 
Sağlıcakla kalmanızı dilerim.