6 Mayıs 2017

Hayalet

6 Mayıs 2017 0
Bir hayaletle karşı karşıyayız, dedi. Ama onu görmüyoruz, dedim; duymuyoruz da, diye ekledi. Öyleyse, dedim; bir hayaletle karşı karşıyayız, dedi. Omuz silktim, gitmem gerekti. Nereye gideceksin, dedi; boğazını temizledi; nereye gidebileceksin, diye düzeltti. Başka bir yere, dedim; üzerine pek de düşünmeden, hayaletlerin olmadığı bir yere, diye tamamladım. Gözlerini kırpıştırdı, her ne söyleyecektiyse onu masumluğundan söyleyeceğini anladım; iyi ama, dedi sesini yumuşatarak, hayaletlerin olmadığı bir yer yok ki. Bir ya da birden çok bakıma hakkı vardı, olmasaydı da kalıp onunla tartışamazdım. Her yerdeler, dedi ağlamaklı bir sesle; görüyor musun onları, diye sordum; duymuyorum bile, diye içerledi; öyleyse, dedim; bir hayaletle karşı karşıyayız, dedi.

Ne zaman başladı bu, dedim; ne, dedi; hayaletleri görmen, dedim; görmüyorum, dedi; ve duymuyorsun da, diye ekledim. Karşısına bir şey söyleyecekmiş gibi dikildim; birkaç derin nefes, dudakta oynayan birkaç kas, sağa ve sola kayan bakışlar, hiçbir şey, anlıyor musun, hiçbir şey gelmedi aklıma; saçmalık, dedim; elimi omzuna koymak istedim, nedense beceremedim. İkimizden biri ağlamalı, dedi; gülümsedim, neden, dedim; sessizliği yalnızca göz yaşı katlanılabilir kılar, dedi; ona inanmadım.
 
Sağlıcakla kalmanızı dilerim.