21 Ağustos 2017

Histoire(s) du Cinéma: Une Vague Nouvelle (Bölüm 6)

21 Ağustos 2017 0
Yeni Dalga adlı sinema akımının içinde sayılabilecek Jean-Luc Godard, Histoire(s) du Cinéma'nın altıncı bölümü olan "Une Vague Nouvelle"da (Yeni Dalga), bu akımı anlatıyor; anlatıyor demek güç olsa da, bu akımın çarpıcı an ve duygudurumlarını bize vermeye çalışıyor.

Sinema nedir, nasıl çalışır, insanlar ile ilişkisi hangi aşamadadır ve "dördüncü duvar"ı bir yönetmen nasıl konumlandırır gibi ipe sapa gelmez konnuları yine neye tekabül ettiği kestirilmesi güç bir dille ortalığa saçan Godard, aslında belgesel serisi boyunca sinemaya, sahnelere, sekanslara ve hatta klişelere nasıl bambaşka bir açıdan bakılabilir, onu gösteriyor bizlere.

Bu sefer çeviri ile ilgili bir şeyler gevelemekten ziyade, geçtiğimiz bölüm yorumlarda sorulan ve benim de olabildiğince açıklıkla cevaplamaya çalıştığım bir konuya değineyim. Sanıyorum ki, soru ve cevabı aynen alıntılamak, her şeyi en iyi şekilde anlatma yöntemi olacaktır.

16 Ağustos 2017

Histoire(s) du Cinéma: La Monnaie De L'absolu (Bölüm 5)

16 Ağustos 2017 3
Histoire(s) du Cinéma'nın beşinci bölümü olan La Monnaie De L'absolu (Mutlak'ın Değeri), şimdiye kadarki bölümler arasında açık ara Godard'ı en fazla duyduğumuz, fikirlerini en açıklıkla dile getirdiği bölüm olabilir. Bu sefer sadece "sanat ya da teknik olarak değil, ama bir gizem olarak sinemadan" bahsetmenin öteine geçiyor, politik duruşunu sergiliyor. Avrupa hükümetlerini suçlayarak başlıyor bölüme, işlenen suçlar karşısındaki görmezden gelişlerini, kekeleyişlerini, itirazlarını alaya alıyor. Daha sonra sinemanın dünyaya hakim olan siyasi durumlar ve savaşlardan ne derece etkilendiğini inceliyor. Artık belirtmeme gerek yok ki, bunu yine kendine has üslubuyla gerçekleştiriyor.

7 Ağustos 2017

Histoire(s) du Cinéma: Fatale Beauté (Bölüm 4)

7 Ağustos 2017 0
Histoire(s) du Cinéma'da yolu yarıladık. Geriye dört bölüm kaldı ve bu ivme ile gidersek bir ay sonra koca serimiz tamamlanmış olacak.

Godard, Bölüm 2B adını verdiği (sayısal olarak dördüncü olan) "Fatale Beauté" (Ölümcül Güzellik) adlı bu bu bölümde, sinemanın fotoğraf sanatından çıkışını, sanatsal bağlamda değil, aslında teknik olarak da değil, bir gizem şeklinde ele alıyor. X-ray ışınlarından tutun, ölü bedenlerin incelenmesine dek, fotoğraf ve dolayısıyla sinema sanatının aşamalarını kendine özgü -anlaşılmaz- biçimle aktarıyor bizlere.

"Tüm hikayeler, şimdi de benimki, onları nasıl anlatabilirim? Onları gösteririm, belki." diyor Godard. Aslında bu cümle, tüm seriyi, arkada geçen yüzlerce sahneyi ve filmi, aktarılan şiirleri ve sadece tamlamalardan oluşan cümleleri bir bakıma açıklıyor. Nitekim Godard, belindeki altıpatları gösteren bir yakın çekimin, erkeğin üreme organına gidişin bir yolu olduğunu söyleyerek, bakılan ile görülen şey arasında alışıldık bağlamın ötesini algıladığını sezdiriyor bizlere.
 
Sağlıcakla kalmanızı dilerim.