28 Şubat 2019

Peygamber

28 Şubat 2019 0
Aksine inanmaları artık mümkün değil; hep bir ağızdan haykırıyorlar, baş edemiyorum hiçbiriyle, tutuyorlar yakamdan, paçamdan, el birliğiyle boğuyorlar beni, hayır, bana inanıyorlar; yürümüşüm denizin üstünde, sanmıyorum, ama öyle diyorlar, birileri avazı çıktığı kadar bağırıyor, yarmışım denizi ikiye, hatırlamıyorum, ve ne alıp veremediğim var denizle, anlamıyorum; kurtulamıyorum, benim bir peygamber olduğumu söylüyorlar, ama, ama, ama, ben inanmıyorum onlara.

Ölü soyucuları kızdıran bir tesadüftü diriltmem bir ölüyü; suyu şaraba, asayı yılana dönüştürmem elim bir kazaydı besbelli ki; sonrasında hiç konuşmadım, görenler olmuş beni, birileri duymuş, kapımı tırmalamış, anlatamıyorum henüz başıma gelmemiş bir şeyi, anlatamıyorum bir türlü peygamber olmadığımı; hepsi bir ağızdan konuşuyor benimle, ama, ama, ama, ben hiç konuşmadım tanrıyla.

Bunda utanacak bir şey yok diyor biri, utanmıyorum, şimdi vaktidir bir mucizenin daha diye inliyor öteki, umursamıyorum; ittirmeler, kaktırmalar, bir pencerem olsa atlayacağım, oysa kalmışım duvarlar ve insanlar arasında; diz çökenleri affetmeyeceğim, ağlayanları belki sonra, bir iki cüzzamlı iyileştirmişim arada, yükselen dualar var, bozuluyorum; bakın diyorum, çatarak kaşlarımı, ben peygamber değilim; kopan sevinç çığlığı sıkıyor canımı, konuştu, diyorlar, peygamber konuştu; saldırıyorum üstlerine, kötülük gelmiyor elimden, cehennem olabilir burası, ama, ama, ama, bu nasıl ceza.

Bir sessizlik anını bekliyorum, kararlıyım, temizleyeceğim boğazımı, yalpalayarak birkaç adım atacağım, önce odayı, sonra mümkünse tüm kenti, belki ardından dünyayı arşınlayacağım; anlamak uzun ve zordur, anlamamak da bir o kadar yorucudur; çarpılan bir kapıya ihtiyacım var, ya da gece vakti gelen tekinsiz bir telefona, gök gürlese bile olur, ufacık bir sessizlik lazım bana, hazırım bahşetmeye mucizelerimi onlara, ama, ama, ama...

Ümid Gurbanov
 
Sağlıcakla kalmanızı dilerim.