7 Kasım 2020

Cehennem

7 Kasım 2020 1

O kadar da kötü değilmiş, der. "Cehennemde en azından yalnız değil insan."

Bir gün geçer, iki gün geçer. Bilirsiniz bu işleri, üçüncü gün de gelir ve geçer. Tanrıyla kaç gün baş başa kalınabilir? Dördüncü günde sıkılır insan. Çünkü insan. Kalkıp gidecek yer vardır, çoktur, öyle ki, her yer vardır ve dolayısıyla, gidilecek yer kalmamıştır. Neden, der. "Tanrıyla buradayım?"

Kapı yoktur çekip gidilecek, duvar yoktur balyozla indirilecek. Aynalarda kendini görmez, pencerelerden sarkmazsın. Tanrıyla göz göze gelirsin, kendini görmek için bir saniye daha uzun bakarsın. Gördüğünün kendin olduğundan emin olmazsın, ama başkası olacak kadar gücün olduğuna da inanmazsın.

Esneyip gerinmek, söze başlamak, birkaç soru yöneltmek, sonra bundan pişman olmak, duyduklarına inanamamak, gerisin geriye adımlar atmak, ama bir türlü bir uçurumun dibine gelememek mümkündür. Burası cehennem, der. "Yabancılık çekmezsin."

Bir yenilginin şangırtısı gelip çöreklenir. Bu işin böyle olmayacağına dair bir şeyler gevelenir. Sen yıkıntıdan kurtulmuşsundur, kurtulmuşsundur elbet, ama yıkıntı da senden kurtulmuştur. Kendini ykıntının bile yerine koyabilirsin. Peki ya tanrının? Seni buradan kurtaracağım, der. Gözlerinde müthiş bir kararlılıkla boşluğa bakar: "Uykum geldi."

Elbette hiçbir şey anlatıldığı gibi değildir. Hiç kuşku yok ki, anlatılmadığı gibi de değildir. Gerçekleri konuşmanın zamanı geldi, der. Etrafında kimseyi bulamaz. Aldırış etmeden konuşmaya başlar. Söylenceden ibaret birtakım bölük pörçük anılardır bunlar. Ucu bucağı ve elle tutulacak bir yanı bulunmayan bu laflar nihayet sona erdiğinde ben de oradaydım: "Ben yokum."

İşlerin sarpa sardığı noktada cehennem başlar. Bundandır ki cehennem her yerdedir, der. Haklı olabilir. Artık ilgilenmiyorum bununla. Bir çıkış yolu buldum, buradan kurtuluyorum.

Beni de götür, der. Mümkün değildir bu. Yalanlar söylenir, gözyaşları asla eksik olmaz. Üç beş bardak devrilir. Ahlar edilir, içler çekilir. Artık vakit gelmiştir. Çekip gider. Oysa hani ben gidecektim? Çok az şey umulduğu gibi gider.

O kadar da kötü değilmiş, der. "Cehennemde en azından yalnız insan."

Ümid Gurbanov

18 Aralık 2019

Maksim Gorki: Tolstoy'dan Anılar

18 Aralık 2019 3
Onu her şeyden daha çok uğraştıran, açıktan açığa kemiren düşünce: Tanrı düşüncesi. [Gorki]


*

Bir erkeğin bir kadına, o kadının, kendisiyle ilgili olarak bilmesi gereken şeylerden daha fazlasını söylediği anlar vardır. Erkek söyler, sonra da unutur, ama kadın unutmaz. [Tolstoy]

*

Kendimizle ilgili hiçbir şey bilmiyoruz. [Tolstoy]

*

Kötülüğe yönelmediği sürece çok ince, çok güzel bir şey vardır insanın budalalığında. [Tolstoy]

*

Kutsallık, günahla oynaşılarak elde edilir, yaşama tutkusunun susturulmasıyla. [Gorki]

*

Bir insan düşünmeyi öğrenmişse, ne konuda düşünürse düşünsün, hep kendi ölümüdür düşündüğü. Bütün filozoflar böyledir. Ölüm olduktan sonra, hangi gerçekten söz edilebilir ki? [Tolstoy]

20 Ekim 2019

E. M. Cioran: Yeni Tanrılar

20 Ekim 2019 6
Alçaklığımızın kaynağını kendimizden olabildiğince uzağa yerleştirebilmek kadar bize hoş gelen, bizi ayakta tutan şey yoktur.

***

Bir varlığın gücü, ne ölçüde yalnız olduğunu bilmek konusundaki yetersizliğinde yatar.

***

Bir davayı savunanların, görünüşte tavizkar, aslında galip tonu kadar iğrenç bir şey yoktur.

***

Birden hayal gücünün coşkunluğundan sıyrıldığı bir an gelir ve kendinizi olacağınız gibi görürsünüz: Bir ders, hayır, bir alçak gönüllülük nöbeti.

***

Kendinizi boşluğa ne kadar çok açarsanız, o kadar derinine batarsınız, kendiniz olma, insan olma, canlı olma kaderinden o kadar çok kaçarsınız.

***

Kim olduğu konusunda kendisini aldatan kişiyle herhangi bir paylaşım tasavvur etmek mümkün değildir.

21 Ağustos 2019

Georg Christoph Lichtenberg: Aforizmalar

21 Ağustos 2019 0
Dünyada en büyük şeyler; bizim hiç dikkate değer bulmadığımız, gözümüzden kaçan ve gittikçe biriken başka sebeplerle meydana gelir.

***

Ana dilimizdeki bir kelimenin gerçek anlamını kavramamız çoğu zaman yıllar alır. Tabii bununla o kelimenin tonlama ile alabileceği anlamları da kastediyorum.

***

Kaybetmenin dereceleri vardır. Bir şeyi verilmiş zamanların hiçbirinde bulamamak o şeyi kaybetmiş olmaktır. Bazen arama zamanının sonsuza kadar uzayıp uzamayacağı o andaki şartlardan çıkarılamaz, ama çoğunlukla aramanın bir sonu olduğuna inanılır. İnsan bir şeyi yarım saatlik bir çabayla bulabileceğini biliyor da olsa, gerçekten kaybetmiş olabilir.

***

Aklını kullanması gerektiğinde, sanki sürekli sağ elini kullanan birinin sol eliyle bir şey yapması gerekiyormuş hissine kapılıyordu.

***

Beş duyunun hepsiyle birden kavrayabileceğimiz çok az şey vardır.

***

Zaman zaman sekiz gün boyunca dışarıya çıkmayıp alabildiğine keyif içinde evde oturduğum oluyor; bir emir verilseydi de aynı süreyi evde mahpus geçirmem gerekseydi, hasta olurdum. Fikir hürriyetinin olduğu yerde insan kendi dairesi içinde kolayca dolaşır; düşünmenin baskı altında tutulduğu yerde ise, izin verilen fikirler bile ürkek bir çehreyle ortaya çıkar.

28 Şubat 2019

Peygamber

28 Şubat 2019 0
Aksine inanmaları artık mümkün değil; hep bir ağızdan haykırıyorlar, baş edemiyorum hiçbiriyle, tutuyorlar yakamdan, paçamdan, el birliğiyle boğuyorlar beni, hayır, bana inanıyorlar; yürümüşüm denizin üstünde, sanmıyorum, ama öyle diyorlar, birileri avazı çıktığı kadar bağırıyor, yarmışım denizi ikiye, hatırlamıyorum, ve ne alıp veremediğim var denizle, anlamıyorum; kurtulamıyorum, benim bir peygamber olduğumu söylüyorlar, ama, ama, ama, ben inanmıyorum onlara.

Ölü soyucuları kızdıran bir tesadüftü diriltmem bir ölüyü; suyu şaraba, asayı yılana dönüştürmem elim bir kazaydı besbelli ki; sonrasında hiç konuşmadım, görenler olmuş beni, birileri duymuş, kapımı tırmalamış, anlatamıyorum henüz başıma gelmemiş bir şeyi, anlatamıyorum bir türlü peygamber olmadığımı; hepsi bir ağızdan konuşuyor benimle, ama, ama, ama, ben hiç konuşmadım tanrıyla.

Bunda utanacak bir şey yok diyor biri, utanmıyorum, şimdi vaktidir bir mucizenin daha diye inliyor öteki, umursamıyorum; ittirmeler, kaktırmalar, bir pencerem olsa atlayacağım, oysa kalmışım duvarlar ve insanlar arasında; diz çökenleri affetmeyeceğim, ağlayanları belki sonra, bir iki cüzzamlı iyileştirmişim arada, yükselen dualar var, bozuluyorum; bakın diyorum, çatarak kaşlarımı, ben peygamber değilim; kopan sevinç çığlığı sıkıyor canımı, konuştu, diyorlar, peygamber konuştu; saldırıyorum üstlerine, kötülük gelmiyor elimden, cehennem olabilir burası, ama, ama, ama, bu nasıl ceza.

Bir sessizlik anını bekliyorum, kararlıyım, temizleyeceğim boğazımı, yalpalayarak birkaç adım atacağım, önce odayı, sonra mümkünse tüm kenti, belki ardından dünyayı arşınlayacağım; anlamak uzun ve zordur, anlamamak da bir o kadar yorucudur; çarpılan bir kapıya ihtiyacım var, ya da gece vakti gelen tekinsiz bir telefona, gök gürlese bile olur, ufacık bir sessizlik lazım bana, hazırım bahşetmeye mucizelerimi onlara, ama, ama, ama...

Ümid Gurbanov
 
Sağlıcakla kalmanızı dilerim.