Karamsar biriyimdir. Sanırım yapım gereği böyleyim. Kabul, belki biraz da çekici geldi hayatın karanlık yanı. Daha fazla gerçek barındırdığına dair bir his diyebiliriz buna. Etraftaki her şeye bakıp bir felaket ve trajedi görmek çok daha kolay olan benim için. Aynı zamanda evrenin saplanıp kaldığı o boşluğu da hakikat mertebesine çıkarmak, hissettirdikleri iç açıcı olmasa da, çok daha makul göründü. Görünüyor. Hala da öyle. Ve sanırım hep böyle olacak. Elbette ki gülecek, mutlu olacak, şu ya da bu amaçlar peşinde koşacağım; bir alışkanlık çünkü yaşamak, her şeyden de öte, bir zorunluluk. Acı çekmek, karanlığa gömülmek ve hatta kendini yiyip bitirmek için bile yaşamak gerekiyor; anlamak ve hakikati hissetmek için yaşama katlanmak gerek. Belki bir gün, çok daha başarılı olursam fikir üretmek ve onlara uymak konusunda, böyle bir zorunluluğa saplanıp kalınmaması gerektiğine de karar vereceğim. Olacak sanırım böyle bir şey. Eninde sonunda yani. Her neyse, buralar önemli değil.
Tüm bunlara rağmen, gülmeyi sevdim. Öyle çok güleç biri olmamakla birlikte, gülmenin hoşluğunu ve tabii ki güldürebilmenin meziyetini hep takdir ettim. Ancak tahmin etmek çok güç değildir ki, bunun küfürlerle veya her şeyi lakayıt bir alaycılıkla ele alınarak yapılmasını makul bulmadım. Makulluktan da öte, gülünç değil öyle şeyler. Zavallılıkla karışık bireysel br tatmin daha çok. Böyle olmayabilir de tam, bilemiyorum, gerçi umrumda da değil çok.