8 Ocak 2018

Douglas Adams: Papağanlar, Evren ve Her Şey (2001)

8 Ocak 2018
1952 yılında doğan ve 2001 yılında henüz 49 yaşındayken geçirdiği kalp krizi yüzünden ölen Douglas Adams, Otostopçunun Galaksi Rehberi ve Dirk Gently kitap serileriyle bende sayısız ufuklar açmış, hem mizahın hem de bilim kurgunun ne kadar güzel şeyler olduğunu zihnime silinemez bir biçimde çakmıştır.

Şöyle ifade edeyim, Otostopçunun Galaksi Rehberi'ni okurken bazen kıkırdıyor bazen kitabı bırakıp nasıl böyle dahice bir şey yazılabilir diye odanın içinde turluyordum. Abarttığım düşünülebilir, ama aslında utandığım için az bile anlatıyorum, çünkü ortada gerçekten beni sarsan bir metin olduğunda aklımı yitirecek gibi oluyorum. Sanırım bir şeyler okumayı da bu yüzden seviyorum. Omuzlarımdan tutulup sarsılma hissini arıyorum; çoğunlukla anlamı olmayan bu hayatın bir anlığına çok farklı anlamlar kazandığını hissediyorum.

Douglas Adams aynı zamanda eski Doctor Who bölümlerine senaristlik yapmış, BBC programları hazırlamış, çevreci hareketlerde rol oynamış ve ateist kimliğiyle ön plana çıkmıştır. Bu saydıklarımdan Doctor Who hariç hepsinin örneğini ise 2018'in ilk çevirisi olarak yapmaya çalıştığım, açıkçası beni biraz yoran ama buna değdiğini düşündüğüm, Adams'ın ölmeden önceki son konuşmasında görebiliyoruz.

"Papağanlar, Evren ve Her Şey" adlı bu bir buçuk saatlik konuşmasına kendisine gelen bir telefondan bahsederek başlıyor Douglas Adams. Soyu tükenme tehlikesi altında olan, Madagaskar'ın ufak bir adasında bulunan Aye-Aye'ı bulmak için giden bir ekibe katılışını anlatıyor burada. Çektiği sıkıntılar ve rezilliklerin ardından en nihayetinde lemur ile on saniyelik göz göze geldiğinde bir çeşit zamanda yolculuk yaptığını ve "atasıyla" karşılaştığını aktarıyor. İnsan, "Hakikaten de," diyor, "nasıl da evrilmişiz."

İşte tam bu düşünceyi oluşturmuşken bu sefer Yeni Zelanda'daki Kakapo adlı uçmayı unutmuş papağandan bahsetmeye başlıyor Adams. Onun ne denli karmaşık ve işe yaramaz bir çiftleşme ritüeline sahip olduğunu anlatıyor ve bunun aslında neden olduğunu gösteriyor. Adada hiçbir yırtıcı yokken yavaş üreyen ve uçmaktan vazgeçen bu kuşlar, bu şekilde evrilmişken sonrasında adanın keşfedilmesiyle birlikte birdenbire bir tuzağın içine sıkışıp kalmış oluyorlar. Yapabildikleri tek iyi şeyi, yavaş üremeyi daha bir inatla sürdürerek bundan kurtulabileceklerini sanmışlar. İşte bu yüzden de nesilleri tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmış. İnsan, "Hakikaten de," diyor, "nasıl da evrimi etkilemişiz."

Ama daha fenası var, diyerek devam ediyor Adams. Çin Nehri Yunuslarından bahsediyor. Nehir tamamen bulanık olduğu için gözleri artık körleşen bu yunusların sayısı o zamanlar için bile sadece 200'müş. Ama bir yandan gözleri kaybolurken, öte yandan ses ile birbirlerini anlayacak ve bulacak şekilde evrilmişler bu hayvanlar. Oysa bizler o nehirde motorlu teknelerle gezerek çıkardığımız gürültü yüzünden onların dünyasını belki de cehenneme çeviriyoruz diye düşünüyor Adams. Bu esnada nehrin içinden kayıt almak amacıyla Şangay'da bir mikrofonun ucuna takmak için kondom arayışına dair harika bir anısını anlatıyor ve nihayet nehrin içinin sesini dinleyince kocaman bir gürültü olduğunu fark ediyor. İnsan, "Hakikaten de," diyor, "nasıl da sadece kendimizi düşünmüşüz."

Ve Adams konuşmanın bana göre en can alıcı kısmına geliyor. Biz insanlar neden her şeyi yapabileceğimizi düşünüyoruz? Çünkü bizler aletler yapmışız. Çünkü bizler mağaralara, ormanlara, hayvanlara ve akarsulara bakmışız ve demişiz ki tam da bizler için bu dünya. Çünkü bizlerin yapabildiği tek şey aletler yapmakken, peki demişiz, bu dünyayı kim bizler için yaptı? Bizden büyük ve görünmez bir şeyin olduğunu düşünmüşüz ve onun bir amaçla bu dünyayı yaptığı sonucuna varmışız. İşte bu yüzden de ne yaparsak yapalım buna hakkımız olduğunu, bu amacın gerçekleşeceğini varsaymışız. Oysa diyor Adams, bir gün bir su birikintisi de uyansa kendini özel zanneder, her şeyin tam da onun için olduğunu düşünür ve güneş tepeye çıkıp da azar azar yok olurken bile bu hikayesini anlatmaya devam eder. Ama ekliyor Adams; Dünya'yı kurtarmamıza gerek yok, o kendini beş büyük yok oluştan kurtardı, önemli olan bizim üzerinde yaşamamıza izin verecek mi, işte buna bakmalıyız. İnsan, "Hakikaten de," diyor, "nasıl da her şey apaçık önümüzde duruyormuş meğer."

Son olarak soru-cevap kısmına geçiyor Adams, çevrecilik için nihai cevaplar olmadığından, önemli olanın sürekli bir farkındalık halinde olmak olduğundan, havlu fikrinin nereden geldiğinden ve dijital saatleri neden sevmediğinden bahsediyor. İnsan, "Hakikaten de," diyor, "nasıl da seviyorum seni Douglas Adams."

Uzu lafın kısası, Douglas Adams seven herkesin izlemesini şiddetle, yakasına yapışarak öneriyorum. Douglas Adams ile tanışmadıysanız da mutlaka tanışın, tabii evrenle bir alıp veremediğiniz varsa, mizahın en olmadık yanlarını seviyorsanız ve hayata başka hangi açıdan bakabilirim diye düşünüyorsanız.

Dipnot: YouTube veya Vimeo üzerinden izlemeniz mümkündür.

3 yorum var:

Adsız dedi ki...

"Otostopçunun Galaksi Rehberi'ni okurken bazen kıkırdıyor bazen kitabı bırakıp nasıl böyle dahice bir şey yazılabilir diye odanın içinde turluyordum."

Aklıma kitabın kapağını kapatıp yarım saat boyunca tavana baktığım an geldi. Otostopçunun güzel yanı sadece on sayfa ile insanı dakikalarca düşündürebilmesi bence. Çeviri de şahane olmuş bu arada.

Ümid Gurbanov dedi ki...

Otostopçunun Galaksi Rehberi'ni seven herkese karşı olumlu bir ön yargı beslerim hep. :) Sevgiler, esenlikler.

Unknown dedi ki...

kendime verdiğim en güzel hediye . douglas adams ı tesadüfen farketmem. teşekkürler

Yorum Gönder

 
Sağlıcakla kalmanızı dilerim.