Dökük bir dairede, baba ve oğul odanın orta yerindeki masaya oturmuş birbirlerine bakıyorlardı. İkisi de iyice masaya sokulmuş, kollarını kavuşturmuşlardı.
"Baba, hava soğuk."
"O kadar da soğuk değil."
"Soğuk!"
"Pekala, kışın ortasında havanın ne kadar da soğuk olduğunu hatırla bakalım. Şimdiyse artık kış bitmek üzere. Karşılaştıracak olursak, o kadar da soğuk değil."
"Karşılaştırmak umrumda değil. Şu an hava soğuk."
"Öyle mi? Şunu düşün bir de. Biz Kanto'da yaşıyoruz. Burası Hokkaido'ya göre nispeten sıcak."
"İyi ama, Hokkaido'daki insanların evlerinde sadece gömlekle dolaşabilecekleri kadar güçlü bir ısıtma sistemleri olduğunu duymuştum."
"Merkezi ısıtma çevre için çok zararlı. Onu kullanmayarak Dünya'yı kurtarmaya çalışıyorum."
"Keşke önce beni kurtarmaya çalışsaydın."
"Evlat, sana her istediğini öylece veremem."
"Bana bir şey verdiğini hiç hatırlamıyorum zaten."
"Yaşlanınca anlarsın."
"Yine şu laf!"
"Her halükarda, kış bitmek üzere. Bu ne anlama geliyor, biliyor musun?"
"Bu... Kışın bitmek üzere olduğu anlamına mı geliyor?"
"Hakikaten tuş beyinlisin."
"Kuş beyinli mi demek istedin acaba?"
"Bunu daha fazla sürdüremeyeceğim. Şöyle ya da böyle, kışın bitmesi demek, baharın başlaması anlamına gelir."
"Bahar!"
"Evet, bahar!"
"Gecenin bir yarısı hipotermiden öleceğim konusunda endişe etmeme hiç gerek olmadığı anlamına mı geliyor bu?"
"Aynen öyle."
"Çevre dükkanlarda sırf ısınmak için dolanmamıza da gerek olmayacak?"
"Hı-hı."
"İzolasyon için geri dönüşüm kutusundan eski gazeteleri çalmak zorunda kalmayacağız?"
"Tam üstüne bastın."
"Isınmak için bardaklar dolusu kaynar su içmek zorunda hiç olmayacağız?
"Olmayacağız!"
"Sıcak olsun diye sana sarılmak zorunda kalmayacağım?"
"Kalmayacaksın."
"Sıcak yiyeceğin kokusunu aldığımızda mahalle bakkalında ağlamak zorunda kalmayacağız?"
"Hayır."
"Birileri bozukluk unutmuş mu diye satış makinelerini teker teker kontrol etmemize de gerek kalmayacak?
"Evlat, kendini bu kadar kaptırmasan iyi olur."
"Ne?"
"Eninde sonunda şehre bahar geldiğinde tüm sorunlarımız bitecek."
"Sahiden mi? Umarım hemencecik bahar gelir."
"Bahar geldiğince ne yapmak istiyorsun?"
"Beyzbol oynamaya ne dersin babacığım?"
"Ha-ha-ha! Evlat, ortada top ve eldiven yok."
"Anladım. İp atlamaya ne dersin peki?"
"Ha-ha-ha. Evlat, ipim olsaydı, hemen şuracıkta kendimi asardım. Yaşıyor olmamın tek sebebi, bir ipimin olmaması."
Birden bire ışıklar da sönüverdi.
"Baba, elektrik faturasını ödemedin mi?"
"Ha-ha-ha! Kendine bir iş bulsan iyi olur."
"Gene aynı noktaya geldik."
-o-
Dipnot: Geçen gün Japonca menşeli "Cep Saati" adlı öyküyü çevirmiştim. Orada bir siteden bahsetmiştim. Gene orada fink atarken, Japon kara mizah örneği olarak sunulan bu öyküyü gördüm. Özellikle "Evlat, ipim olsaydı, hemen şuracıkta kendimi asardım. Yaşıyor olmamın tek sebebi, bir ipimin olmaması." kısmı çok hoşuma gitti, ben de tamamını çevireyim bari dedim.
0 yorum var:
Yorum Gönder