hiç şeker yok.
bir farkı da yok.
*
şöyle bir bakıyorum omzumun üstünden
ardım kaplanmış hep
kiraz çiçekleriyle.
*
bilmiyordum adını
hiçbir çiçeğin! -ve böylece
*
vurmaya çalıştım sivrisineği
ama kaçırdım.
nedir buna sebep olan?
*
haiku okurken
mutsuz oluyorum,
meçhul olana özlem duyuyorum.
*
geçip gitti işte
bir yıl daha! -ve dünya
hiç değişmedi.
*
kiraz ağacı:
ilk aradığım şeydi,
şu eski bahçemdeki.
eski masam:
ilk aradığım şeydi,
şu soğuk evimdeki.
biricik günlüğüm:
ilk aradığım şeydi,
şu masamdaki.
annemin ruhu:
ilk bulduğum şeydi,
şu salondaki.
*
bıraktım artık traş olmayı
yine de aynada bakınca kendime
terk etmiyor beni bakışlarım.
*
boşlukta
kendi tarafıma yattım
soluğum benim burnumdur.
*
on beşinci katta
bir köpek kemiği kemiriyor,
taksilerin acı frenleri duyuluyor.
*
çatının üstünde yükseliyor ay
ve bahçede solucanlar oynaşıyor
işte böyle bir evi kiraladım ben!
*
oturmuşum yarım bardak çayla
batıyor güneş dağların ardında
yapacak hiçbir şey yok.
tek bir kelime bile yok! tek bir!
sinekler benim adıma her şeyi diyor,
ve geri kalanı da rüzgar söylüyor.
konuyor bir sinek burnuma
ama ben buddha değilim ki
bunda bir aydınlanma göremem!
kızıl ağacın gövdesinde
sineğin gölgesi
konmuş çamın gölgesine.
bir saat geçiyor gün doğalı
bir kez bile olsun buddha gelmiyor aklıma!
dönüyorum çekildiğim inzivaya geri.
*
mum ışığı boyuyor tütsüyü maviye,
dizler ağrıyor, insan acıkıyor.
her an çalabilir çan -patates ve ekşi kaymak için.
mindere vuruyor gün ışığı
tabaklar ve çatallar şangıdrdıyor,
ben asla aydınlanamayacağım!
*
hiç kendini gördün mü
sadece nefes alan
bir kafatası olarak?
*
dağ rüzgarı bir nefes gibi esiyor,
sis birikmiş çamların üstünde.
bense yirmi gündür aynı minderde oturuyorum.
*
cama konan böceğin
şeffaf kanatlarına bakınca
karlı dağlar görünüyor.
*
"disiplin bu, tam da bu!"
sarı karanfiller açmış
çadır ışığı altında.
*
oysa her şey iyi başlamıştı
ama sonra süzüldü göz yaşlarım
felçli sağ yanağımdan.
*
ahmaklık nedir mi?
dolanıyor bir gece güvesi
çadır direği etrafında.
*
çamların ardında doğuyor güneş
ve bir güve kanat çırpıyor
geçmek için yığılı odunları.
*
sıska, kırmızı yüzlü, sivilceli oğlan
dikilmiş bir başına dakikalarca
dondurma kamyonuna bakıyor.
*
önce düşüyor soluk erguvanlar
ardından kuru yaprakları izliyor onları
ve odasında ölüyor babam -kanserden.
*
buddha öldü
ve geriye
koca bir boşluk bıraktı.
-o-
Dipnot: Beat kuşağının önemli isimlerinden olan Allen Ginsberg, manifestoya dönüşen Howl (Ulumalar) adlı şiiriyle bilinen savaş karşıtı bir şairdir. Çok çeşitli yapıtları ve işlerinin yanında, bir de sağda solda yayımlanan ve yayımlanmayan haikular karalamıştır. Haiku nedir diyenler için, tam da bu noktada, lafım yok artık.
Blogda daha evvel haikulara yer vermiştim. Birkaç gün evvel yine bakalım internette beni mest edecek ne bulabilirim diye dolanırken Allen Ginsberg'in haikularına denk geldim. Baktım Türkçe çevirileri de yok, varsa da bulamadım -zaten iyi bir stalker da değilimdir.
Pek çok haiku ve şiirden kendi zevkime en uygun olanları seçip çevireyim ve bloga koyayım gene, böyle şeylere ilgi duyabilecek üç-beş kişiye de faydam dokunmuş olsun bari diye düşünerek kolları sıvadım. (Ciddi anlamda sıvadım, şu an dahi sıvalı duruyorlar.)
Haikular için kaynak sunmam pek mümkün değil. İnternetin dibine gömülmüş sitelerde ve parçalar halinde buldum daha çok bunları. Hatta kimilerinin aynı şiirin parçası olduğunu sonradan kendi çabalarımla anladım. Gerçi belki de yanlış anladım. Olsun, sanki kalkıp tokadı mı basacak biri bunun için bana? Hiç!
Öyleyse iyi okumalar diliyorum -diyeceğim ama, dipnotu en sona yazdığıma göre, bunu okuyorsanız zaten çoktan haikuları okumuşsunuzdur demektir.
Sağlıcakla kalın -ya da kalmayın, böyle bir dilek beni aşar.
2 yorum var:
Ellerine sağlık.
Rica ederim.
Yorum Gönder