4 Ağustos 2016

Master i Margarita (2005)

4 Ağustos 2016
Ey Romalılar! Ey Sovyetliler! Ve ey geri kalanlar!

Ocak 2016'da başladığım Usta ile Margarita (Master i Margarita) adlı Rus dizisinin çevirisini, Ağustos 2016'da bitirdim. Hepi topu 10 bölümlük bir dizi olmasına karşın 7 ay sürdü çeviri işi. Belki kitabın çevirisi çok daha kısa sürmüştür. (Öz eleştirimi de yaptığıma göre, içim rahat eksiklerimle yaşamaya devam edebilirim. Sorunun ne olduğu bilinince, ona katlanması daha kolay oluyor.)

Doğal olarak, diziyi çevirdiğim için, eser hakkında atıp tutma hakkımın olduğu düşünülebilir. Atıp tutma dediğim de, sanki her şeye hakimmişim gibi yüksek perdeden konuşmak ha! Ama elbette böyle şeyler yapmayacağım. Mütevazı olduğumdan da değil, gerek görmediğimden.

Yine de ufak tefek -ve bilindik- şeyleri söylemekte fayda var. Usta ile Margarita, Mihail Afanasyeviç Bulgakov'un 20. yüzyılın ilk yarısında yazıp çeşitli siyasi zorlukların ardından yayımlayabildiği romanıdır. Siyasi zorluk dediğime göre, kitapta bir şeylerin eleştirildiği kolaylıkla anlaşılabilir. Sovyet döneminin adamcılığından tutun da, kaypak yurttaşlığına ve yönetimdekilerin baskıcı anlayışına kadar pek çok şey dile getirilmiş. Evet, getirilmiş, ama nasıl getirilmiş? Alay ederek getirilmiş, mizahla getirilmiş, absürt ve fantastik ögelerle getirilmiş. Bulgakov, her şeyden evvel "bizim insanımız insan değil" demeye getirmiş. Ancak bir yandan da anlıyoruz ki, sadece "bizim insanımız" demiyor, "insanlar" diyor. Nitekim şeytan Woland, Sovyet insanına baktığında, sadece onların değil, geri kalan insanların da aynı olduğunu söylüyor. Belki denebilir ki, Bulgakov, "bari bizim insanlar başka türlü olsaydı" şeklinde bir hayal kırıklığı yaşıyor. Biraz da bunun hıncıyla saldırıyor topluma.

Her neyse. Bunlar entelektüel fikirler değil, kitapla birlikte bende uyanan duygular.

Daha makul seviyede Usta ile Margarita'nın neyi anlattığını belirtmek gerekirse, Woland adlı şeytanın ve arkadaşlarının Sovyetler'i ziyaret etmesi ve burada birtakım insanlarla yaşadığı tecrübeleri konu aldığı söylenebilir. Bununla paralel ilerleyen bir de İsa'nın hikayesi söz konusu. Diğer bir deyişle roman içinde roman var, postmodernizme ufak ufak göz kırpışları söz konusu.

Spoiler denilen illeti size bulaştırmamak için daha fazlasını söylemeyeceğim. Woland ve yaverleri ekseninde dönen olaylar, Usta lakaplı bir yazar ve Margarita arasındaki aşkı da kendilerine katarak palas pandıras ilerliyor.

Çeviri için birkaç kelam ederek bu lakayıtlığa varan yazının sonlarına gelmek gerekirse, ben çok eğlendim çeviri süresince. Daha evvel felsefe ve psikoloji arasında gidip gelen şeyler çevirdiğim için hiç dizi veya film gibi kurgusal bir yapıma bulaşmamıştım. Bulaşmamakla pek de iyi etmediğimi fark ettim. Evet, biraz uzun oluyor dizi-film çevirisi, ancak çeviri süreci epey sevimli geçiyor.

Böyle bir dizi olduğundan beni haberdar eden ve gerekli teknik desteği sağlayan Vanya Dayı'ya, "Ulan çeviriyorum da, acaba insanlar bunu izliyor mu?" diye şüpheye düştüğümde "İzliyoruz tabii, çevir kardeşim!" diyen Eray Emin Aydemir'e ve diziyi sağa sola şevkle yayan Moon Flâneur'a teşekkürlerimi sunayım. Ha bir de, çeviri süresince sürekli Can Yayınları'ının bastığı ve Aydın Emeç'in çevirdiği Usta ile Margarita'ya göz attığımı da belirteyim. Diğer bir deyişle, dizideki her şey, kitapla paralel olsun diye olabildiğince dikkat gösterdim. Aklına takılanlar için not da düşeyim: Dizi, kitaba tamamen uyumlu. Elbette edebi zevk için kitabı okumayı ihmal etmeyin, ama sadece diziyi izledikten sonra, kitabı okumuş kadar neler olup bittiğini de biliyorsunuz.

Tabii ki bir ritüel olarak, diziyi çevirmekle kalmadım, tuttum izlenebilmesi için YouTube ve Vimeo'ya da yükledim. Zaten kıyıda köşede kalmış şeyler çeviriyorum, bir de onları bulmaya çalışmak ve bulamamakla uğraşmayın.

Sevgiyle kalın -ama kalamayabilirsiniz; olsun, canınızı sıkmayın.


Dipnot: Çeviri sırasınca şu müziğin olduğu sahnelerde epey coşuyordum, bence güzel müzik, siz de bir dinleyin derim. "Bana altyazı gerek, altyazı!" diyenler de şuraya tıklasın bari.

2 yorum var:

KONDOR dedi ki...

şüpheye düştüğümde "İzliyoruz tabii, çevir kardeşim!" diyen bende varım.Ara sıra gelip ne okunacak ne çevrildi sömürüp kaçıyorum. Hele ki böyle çok sevdiklerime rastlayınca daha bi mutlu gidiyorum.sağolun:)

Adsız dedi ki...

Tam da korona günlerinde kitabını okumuştum. Filmi, dizisi var mı diye araştırırken YouTube'da karşıma çıktı. Emeğinize sağlık çok teşekkürler:)

Yorum Gönder

 
Sağlıcakla kalmanızı dilerim.