9 Aralık 2014

E. M. Cioran: Burukluk | Uçurum Dolandırıcısı

9 Aralık 2014
Her düşünce, bir gülümseyişin yıkıntısını andırmalıdır.

*

Bir tek kötü şairler özgürdür.

*

Ötekileri bizden daha mutlu olmalarından dolayı cezalandırmak için, onlara bunaltılarımızı aşılarız — daha iyisi olmadığından. Zira acılarımız, ne yazık ki (!) bulaşıcı değildir.

*

Hüzünden topu topu birkaç fikir çıkarabildiysem, onu, zihnimin alıştırmalar yaparak yoksullaştırmasına izin vermeyecek kadar çok sevmiş olmamdandır.

*

Hepimiz soytarıyız: Sorunlarımızdan sonra da hayatta kalırız.

*

Hatırıma geldiği kadarıyla, kendimde, insan olmanın kibrini yok etmekten başka şey yapmadım.

*

İçimize işlemiş olan bir bunaltı vardır ki bizim için bilim ve önsezinin yerini tutar.

*

Dalgalanmalarımız dürüstlüğümüzün damgasını taşır; teminatımız ise sahtekârlığımızın.

*

Felsefenin kabahati, fazla tahammül edilir olmasıdır.

*

Bilime itiraz: Bu dünya, bilinmeye lâyık değil.

*

Saplantılı olanlar için hiç tercih hakkı yoktur: Tercihi onlardan evvel, onların adına, saplantıları yapmıştır.

*

Bir fikri derinleştirmek ona halel getirmektir efsununu, hatta hayatını elinden almaktır.

*

İnkâr etmenin sadece zevki var bende, yeteneği değil.

*

İçimizde doğan her fikirle içimizdeki bir şeyler çürür.

*

Kötülük'ü yaratan o vicdan azabı ihtiyacı...

*

Istırap çekeriz: Dış dünya var olmaya başlar...; çok ıstırap çekeriz: Yitip gider.

*

Gerçek bende nefes darlığı yapıyor.

*

İnce düşünceliliğe:

ilâhiyatçılarda rastlanır, ileri sürdüklerini ispat edemediklerinden, onca ayrım gözetmek durumundadırlar ki bunlar zihne yolunu şaşırtırlar; istedikleri de budur. Melekleri onlarca türde sınıflamak için ne biçim bir maharet gerekir. Tanrı'daysa hiç ısrar etmeyelim: "Sonsuzluğu" onları yıpratmış ve nice beyni kokuşturmuştur;

(...)

kadınlarda rastlanır. Edepli olmaya mahkûm olduklarından, arzularını kamufle etmek ve yalan söylemek zorundadırlar: Yalan, bir yetenek biçimidir, oysa "hakikat"e saygı gösterme kabalık ve hantallıkla atbaşı gider.

*

Henüz gençken, kendimizi felsefede deneriz, bir görüş aramaktan ziyade bir uyancı bulmak için; fikirlere yüklenilir, onları üretmiş olan sayıklama sezilir, bunu taklit etme ve abartma hayalleri kurulur. Yeniyetmelik, yüksekliklerde fink atmakla kendini hoş tutar;bir düşünürde panayır cambazı tarafını sever; Nietzsche'de Zerdüşt'ü, pozlarını, mistik hokkabazlığını, hakiki bir doruklar panayırı olmasını severdik...

*

Nietzsche'yle, transların daimliğine inanmıştık; kinizmimizin olgunluğu sayesinde, ondan da uzağa gittik. Üstinsan fikri bize artık sadece üzerine fazla düşülmüş bir manasızlık gibi geliyor; oysa bir deneysel veri kadar kesin görünüyordu. Böylece gençliğimizin büyücüsü siliniyor. Ama hâlâ kalan hangi Nietzsche'dir — eğer birden fazla olduysa? Düşkünlük uzmanıdır o, psikolog-, saldırgan bir psikologdur; Moralistler gibi yalnızca gözlemci hiç değildir. İnceden inceye düşmanca yoklar ve kendi kendine düşmanlar yaratır. Fakat düşmanlarını kendinden çıkarır, ifşa ettiği kötülük eğilimleri gibi... Zayıflara mı çullanmış? Kendi içine bakmaktadır; gerilemeye saldırdığında da kendi halini tasvir etmektedir. Bütün nefretleri dolayh olarak kendine yöneliktir. Kendi bitkinlikleriniyse kendisi ilan etmekte ve ideal mertebesine çıkartmaktadır; kendine lânet okuduğunda, bunun cezasını Hıristiyanlık veya Sosyalizm çekmektedir. Nihilizm teşhisi çürütülemezdir; çünkü kendisi Nihilist'tir ve bunu itiraf eder. Rakiplerine âşık bir yergicidir; kendisiyle, kendisine karşı mücadele etmeseydi, kendi acılarına dışarıda, ötekilerde yer bulmasaydı kendi kendine tahammül edemezdi: Ne ise onun intikamını onlardan çıkardı. Psikolojiyi kahramanca tatbik ederek, Karmakarışıklık tutkunlarına bir çıkmaz çeşitliliği önerir.

*

Başka zamanlarda, yazmayan ama düşünen filozof horgörüye maruz kalmazdı; işeyararlık önünde secdeye gelindiğinden beri, eser, avamın mutlağı haline geldi; eser üretmeyenlere "rateler" diye bakılıyor. Fakat bu "rateler", başka bir zamanın bilgeleri olabilirlerdi; iz bırakmamış olmakla, bizim zamanımızı bağışlatacaklar.

*

Her şeyi soru konusu ettikten sonra, kuşkucunun da artık şüphe edeceği bir şeyin kalmadığı saat gelir; işte o zaman yargısını cidden askıya alır. Ne kalır o zaman? Eğlenmek veya gevşemek — havailik veya hayvanilik.

— o —

Dipnot: Daha evvel bahsettiğim gibi [*], E. M. Cioran'ın Burukluk adlı kitabını tekrar okumaya başladım ve her bölümde altını çizdiğim yerleri bloga aktarmayı planlıyorum. Her seferinde bu konu hakkında bir dipnot yazmak da saçma olacak, zira toplam 10 bölüm var kitapta ve bununla birlikte sadece 2 bölümünü taşıdım bloga.

Muhtemelen bundan sonra önceki dipnotlara atıfta bulunmakla yetineceğim. Belki başka bir çözüm yolu gelir aklıma. Belki bütün bölümler bitince düzenli durması adına genel bir Burukluk başlığı açarım. Belki vahiy gelir. Belki de hafızasını yitirmiş bir tanrıyımdır.

Tamam, iyice saçmaladım.

0 yorum var:

Yorum Gönder

 
Sağlıcakla kalmanızı dilerim.