"Dünya'da yaşamış ve ölmüş biri için cehennem hiç de korkutucu bir yer değildir."
Saatine bakmayı ihmal etmiyordu. Hiç kuşkusuz yapacak başka bir işi yoktu. Yanılmıyorsa 27 yıl 8 ay 11 gün 3 saat 42 dakika 17 saniyedir tam olarak durduğu yerde duruyor ve bekliyordu. Kimi beklediğini ise çok iyi biliyordu: Kendini bekliyordu. Nihayet sadece 23 saniye sonra kendisiyle karşılaşacak, tutmayan bir fren sayesinde karşıdan gelen kendisine çarpan kamyonun fırlattığı bedeni, burada bekleyen kendisiyle bir bütün olacak ve kadim öğretilerin ortak noktası olan ölüm gerçekleşecekti.
İnsanların kendileri hakkında bilmedikleri şey de işte tam olarak buydu.
Ne olursa olsun ve ne yaparsa yapsın, kendini eksik hisseder insan. Çünkü zaten en başından eksiktir insan. Bir yarısı yaşar, bir yarısı bekler. Ölüm, yaşamın bekleyişle karşılaştığı anda gerçekleşir. Denebilir ki, insan hem yaşar hem bekler ve bekleyiş bittiğinde yaşam da biter. İşin ilginç yanı ise tam da burada başlar: Ölüm gerçekleştiğinde aslında sadece roller değişir. Yaşayan bekler artık ve bekleyen ise yaşar. Elbette bir başka yaşamdır bunun adı, öyle dememiz gerekir; kavrayamayız çünkü gerçeği, ama nihayetinde ölüm her seferinde yine gerçekleşir. İnsan kendisiyle kaç defa karşılaşır acaba, bunu da sadece tanrı bilebilir.
Saatine bakması gerekmiyordu, çünkü artık kendini kendi gözleriyle izliyordu. Ne kadar uzun sürmüştü, oysa kısa bir yaşam bile denebilirdi buna. Üç, beş ya da yedi saniyesi vardı en fazla. Çok beklemişti bu anı, ama denebilir ki, buna değmişti. Ve işte o kamyon ve işte o tutmayan fren ve işte savrulan beden. Kavuşacakları noktaya doğru havada süzülüyordu kendisi; bekleyen ise kımıldamadan kavuşmayı bekliyordu.
İnsanların kendileri hakkında bilmedikleri şey de işte tam olarak buydu.
Ne olursa olsun ve ne yaparsa yapsın, kendini eksik hisseder insan. Çünkü zaten en başından eksiktir insan. Bir yarısı yaşar, bir yarısı bekler. Ölüm, yaşamın bekleyişle karşılaştığı anda gerçekleşir. Denebilir ki, insan hem yaşar hem bekler ve bekleyiş bittiğinde yaşam da biter. İşin ilginç yanı ise tam da burada başlar: Ölüm gerçekleştiğinde aslında sadece roller değişir. Yaşayan bekler artık ve bekleyen ise yaşar. Elbette bir başka yaşamdır bunun adı, öyle dememiz gerekir; kavrayamayız çünkü gerçeği, ama nihayetinde ölüm her seferinde yine gerçekleşir. İnsan kendisiyle kaç defa karşılaşır acaba, bunu da sadece tanrı bilebilir.
Saatine bakması gerekmiyordu, çünkü artık kendini kendi gözleriyle izliyordu. Ne kadar uzun sürmüştü, oysa kısa bir yaşam bile denebilirdi buna. Üç, beş ya da yedi saniyesi vardı en fazla. Çok beklemişti bu anı, ama denebilir ki, buna değmişti. Ve işte o kamyon ve işte o tutmayan fren ve işte savrulan beden. Kavuşacakları noktaya doğru havada süzülüyordu kendisi; bekleyen ise kımıldamadan kavuşmayı bekliyordu.
Her şey bitmeden ve yeniden başlamadan bir an öncesinde her ikisi de gözlerini yumuyor.
Ölüyor.
Doğuyor.
Ümid Gurbanov
0 yorum var:
Yorum Gönder