Tarihler 1971'i gösteriyor. Yer, Hollanda'nın Eindhoven kenti. Uluslararası Felsefe Projesi'nin dördüncü gecesi kapsamında dönemin düşün dünyasının en ünlü iki ismi karşı karşıya geliyor. Bir tarafta sosyal teorist Michel Foucault, diğer tarafta dilbilimci Noam Chomsky. İzleyiciler soluklarını ututyor ve tartışma başlıyor.
Peki tartışmanın konusu ne?
Tarih, toplumlar, sınıflar, toplumsal kurumlar ve dahası "insan doğası" kapsamında tartışılmaya başlanıyor. Neden "insan doğası"? Çünkü inşa ettiğimiz her şeyin temelinde, ona ruhunu verdiğimiz "insan doğası"nın etkisi görülmektedir. Chomsky, insanın doğasında kısıtlı bilgiden gelişmiş bilgi çıkarmasını sağlayacak bir öz olduğunu ifade ediyor, bu özün değişmez, sabit ve evrensel olarak mevcudiyetinin altını çiziyor. Özellikle "yaratıcılık" denilen mefhumun her insanda, daha çocukluğundan beri olduğunu ve böylece toplumları ve kurumları oluşturduğumuzu söylüyor. Foucault ise hayır diyor, her birey, içinde yetiştiği kültür ile kendisi olur ve bu kültürü, kültürün içindeki tüm kurumları ki, buna eğitim kurumları bile dahildir, egemen sınıf belirler ve baskı rejimini pekiştirmek için dizayn edilir her şey. Yani "yaratıcılık" denilen mefhum, sınıflar arasındaki çatışma ve uyumsuzluğun doğurduğu çözümlerdir bir bakıma.
Elbette tartışma bu iddialar ile sınırlı değildir. Zaten tartışmayı "insan doğası" anahtar kavramıyla birlikte asıl yöneten iki düşünürün zihnidir ve kaçınılmaz olarak konu siyasete de gelir. Foucault, "adalet" diye sunulan kavramın, yine egemen sınıfın baskı ve kontrol aracı olduğunu ve sınıflar arası savaş ile "adalet" diye görülen şeyin değişebileceğini, mutlak bir biçimde "adil" kavramından bahsedilemeyeceğini söyler. Chomsky ise "yasallık" ile "adalet"in farklı olduğunu ifade eder. Yasal olan devletin koyduğu, uyguladığı ve yeri geldiğinde baskıyla cezalandırdığı kurallar sistemidir ve bunlar her zaman "adil" olmayabilir, ve bu bakımdan sivil itaatsizlik, devletin karşısında durma, hatta onunla savaşma haktır der, ancak diye ekler, mutlak bir "adalet" anlayışı da vardır. Burada Chomsky ile Foucault arasında bence tartışmanın özeti sayılabilecek bir konuşma geçer: "Savaşıyorsunuz, neden?" diyor Chomsky, "Çünkü savaşınızı 'haklı' görüyorsunuz. Demek ki sınıf çatışmalarının temelinde bile mutlak bir hak ve adalet vardır." Foucault kafasını sallayarak hemen karşı çıkıyor buna. "Hayır efendim!" diyor, "İnsan kazanmak için savaşır, haklı olduğu için değil." Elbette bu sözü söyleyip bırakmıyor, devam ediyor. Chomsky de boş durmuyor cevap yetiştiriyor.
Açıkçası tüm tartışmanın özetini buraya çıkarmanın bir anlamını göremiyorum. Zaten böyle çevirilerdeki asıl amacım düşünür ve yazarları, onları kendilerini ifade ederken izlemeyi sağlamaktır. Sizi bilmem, ama defalarca dediğim gibi, ben seviyorum büyük isimleri konuşurken izlemeyi. Misal bu tartışmada Foucault'nun moderatöre kızdığı, Chomsky'nin buna bıyık altından güldüğü kısmı çok değerli buluyorum. Benim için onlar hakkında çok fazla bilgi veriyor böyle ayrıntılar.
Peki çeviri süreci nasıl oldu, neden bunu çevirmeye karar verdim?
Eminim bu kısım hiç umrunuzda değildir, ancak aslında blogun adından da anlaşılacağı üzere, bunlar bir nevi dipnotlar, daha da çok kendim için tuttuğum notlar, ileride bakınca ve belki tekrar okuyunca "vay be" diyeceğim şeyler, ve işin doğrusu asla "vay be" demeyeceğimi de bildiğim şeyler.
Jean-Luc Godard'ın Histoire(s) du Cinéma'sını bitirmiş aralarda kısa video çevirileri yapıyordum ama bir yandan da 2017 için son bir büyük çeviri yapayım istiyordum. Ünlü bir çeviri listem vardır ve çok gizlidir, işte orada Ray Bradbury'den tutun Thomas Bernhard'a hangisini çevirsem diye geziniyordum ve aslında uzun zamandır listede bulunmasının dışında ayrıca aklımda da olan "Michel Foucault & Noam Chomsky" tartışmasını gördüm. Takvime baktım Eylül 26. Dedim ben bunu her türlü yıl sonuna kadar bitiririm ve kolları sıvadım. Ancak işler -iyi yönden- hiç de umduğum gibi gitmedi: 5 gün içinde çeviri bitti. Günlük 10 saate varan bir çeviri süreci oldu diyebilirim, ancak insan çevirdikçe çevirmek istiyor, bir cümle daha, bir argüman daha, dur Foucault'yu da bitireyim, aha Chomsky konuştu derken akıp gidiyor zaman. Benim için de oldukça hızlı bir çeviri olduğunu itiraf etmeliyim.
İşin güzel yanı, şimdiye dek yaptığım çeviriler arasında en çok ilgiyi gören bu oldu. Ne yalan söyleyeyim beni mutlu etti bu, çünkü birincisi, böyle felsefe kayıtlarına önem veren insanların olduğunu görmek sevindirdi; ikincisi, verdiğim emeğin bir nebze karşlığını aldığımı düşündürdü. Eh alışığım gerçi saatlerce çeviri yapıp insanların dönüp bakmamasına, şaşırtıcı oldu bu ilgi.
Son olarak teknik birkaç bilgi vererek kafa ütülemek işlemine bir son vereyim.
"Michel Foucault & Noam Chomsky: İnsan Doğası Üzerine" adlı kaydın tam metni "İnsan Doğası: İktidara Karşı Adalet" adıyla 2005 yılında BGST Yayınları tarafından yayımlandı. Kitabı Noam Chomsky'nin resmi sitesindeki tam metin üzerinden karşılaştırarak okudum ve sapasağlam bir çeviri olduğunu söylemeliyim. Gerçi arada "valla", "eyvallah" gibi benim pek tercih etmeyeceğim, ama çeviride sırıtmadığı sürece kullanılmasında sakınca olmayan şeyler de var, ama sorun değil. İzlediğiniz veya izleyeceğiniz video çevirisi kitaptan bağımsızdır, diğer bir deyişle çeviriyi sıfırdan yaptım, dolayısıyla elinize kitabı alıp takip etmeye çalışırsanız birebir bir uyum göremezsiniz. Zaten videoda teknik konuşmalar kesilmiş, kurgu ile hiç hissetirilmeden konudan konuya -tabii birbiriyle ilişkili konulara- atlama yapılmıştır. Diyecek olursanız, o halde bu video eksik mi diye, hayır efendim diye cevaplarım. Televizyonlarda yayınlanan videonun tamamıdır ve tartışmanın da yaklaşık yüzde 70'ini içermektedir. Olmayan kısımlar, demin de belirttiğim gibi fazla tekniğe giren yerlerdir. Diğer bir deyişle en heyecanlı yerlerini izlemiş olduğunuzu veya olacağınızı temin edebilirim.
Ekleyeceğim başka bir şey kalmadığı kanaatine vardığım için herkese esenlikler dilerim.
Peki tartışmanın konusu ne?
Tarih, toplumlar, sınıflar, toplumsal kurumlar ve dahası "insan doğası" kapsamında tartışılmaya başlanıyor. Neden "insan doğası"? Çünkü inşa ettiğimiz her şeyin temelinde, ona ruhunu verdiğimiz "insan doğası"nın etkisi görülmektedir. Chomsky, insanın doğasında kısıtlı bilgiden gelişmiş bilgi çıkarmasını sağlayacak bir öz olduğunu ifade ediyor, bu özün değişmez, sabit ve evrensel olarak mevcudiyetinin altını çiziyor. Özellikle "yaratıcılık" denilen mefhumun her insanda, daha çocukluğundan beri olduğunu ve böylece toplumları ve kurumları oluşturduğumuzu söylüyor. Foucault ise hayır diyor, her birey, içinde yetiştiği kültür ile kendisi olur ve bu kültürü, kültürün içindeki tüm kurumları ki, buna eğitim kurumları bile dahildir, egemen sınıf belirler ve baskı rejimini pekiştirmek için dizayn edilir her şey. Yani "yaratıcılık" denilen mefhum, sınıflar arasındaki çatışma ve uyumsuzluğun doğurduğu çözümlerdir bir bakıma.
Elbette tartışma bu iddialar ile sınırlı değildir. Zaten tartışmayı "insan doğası" anahtar kavramıyla birlikte asıl yöneten iki düşünürün zihnidir ve kaçınılmaz olarak konu siyasete de gelir. Foucault, "adalet" diye sunulan kavramın, yine egemen sınıfın baskı ve kontrol aracı olduğunu ve sınıflar arası savaş ile "adalet" diye görülen şeyin değişebileceğini, mutlak bir biçimde "adil" kavramından bahsedilemeyeceğini söyler. Chomsky ise "yasallık" ile "adalet"in farklı olduğunu ifade eder. Yasal olan devletin koyduğu, uyguladığı ve yeri geldiğinde baskıyla cezalandırdığı kurallar sistemidir ve bunlar her zaman "adil" olmayabilir, ve bu bakımdan sivil itaatsizlik, devletin karşısında durma, hatta onunla savaşma haktır der, ancak diye ekler, mutlak bir "adalet" anlayışı da vardır. Burada Chomsky ile Foucault arasında bence tartışmanın özeti sayılabilecek bir konuşma geçer: "Savaşıyorsunuz, neden?" diyor Chomsky, "Çünkü savaşınızı 'haklı' görüyorsunuz. Demek ki sınıf çatışmalarının temelinde bile mutlak bir hak ve adalet vardır." Foucault kafasını sallayarak hemen karşı çıkıyor buna. "Hayır efendim!" diyor, "İnsan kazanmak için savaşır, haklı olduğu için değil." Elbette bu sözü söyleyip bırakmıyor, devam ediyor. Chomsky de boş durmuyor cevap yetiştiriyor.
Açıkçası tüm tartışmanın özetini buraya çıkarmanın bir anlamını göremiyorum. Zaten böyle çevirilerdeki asıl amacım düşünür ve yazarları, onları kendilerini ifade ederken izlemeyi sağlamaktır. Sizi bilmem, ama defalarca dediğim gibi, ben seviyorum büyük isimleri konuşurken izlemeyi. Misal bu tartışmada Foucault'nun moderatöre kızdığı, Chomsky'nin buna bıyık altından güldüğü kısmı çok değerli buluyorum. Benim için onlar hakkında çok fazla bilgi veriyor böyle ayrıntılar.
Peki çeviri süreci nasıl oldu, neden bunu çevirmeye karar verdim?
Eminim bu kısım hiç umrunuzda değildir, ancak aslında blogun adından da anlaşılacağı üzere, bunlar bir nevi dipnotlar, daha da çok kendim için tuttuğum notlar, ileride bakınca ve belki tekrar okuyunca "vay be" diyeceğim şeyler, ve işin doğrusu asla "vay be" demeyeceğimi de bildiğim şeyler.
Jean-Luc Godard'ın Histoire(s) du Cinéma'sını bitirmiş aralarda kısa video çevirileri yapıyordum ama bir yandan da 2017 için son bir büyük çeviri yapayım istiyordum. Ünlü bir çeviri listem vardır ve çok gizlidir, işte orada Ray Bradbury'den tutun Thomas Bernhard'a hangisini çevirsem diye geziniyordum ve aslında uzun zamandır listede bulunmasının dışında ayrıca aklımda da olan "Michel Foucault & Noam Chomsky" tartışmasını gördüm. Takvime baktım Eylül 26. Dedim ben bunu her türlü yıl sonuna kadar bitiririm ve kolları sıvadım. Ancak işler -iyi yönden- hiç de umduğum gibi gitmedi: 5 gün içinde çeviri bitti. Günlük 10 saate varan bir çeviri süreci oldu diyebilirim, ancak insan çevirdikçe çevirmek istiyor, bir cümle daha, bir argüman daha, dur Foucault'yu da bitireyim, aha Chomsky konuştu derken akıp gidiyor zaman. Benim için de oldukça hızlı bir çeviri olduğunu itiraf etmeliyim.
İşin güzel yanı, şimdiye dek yaptığım çeviriler arasında en çok ilgiyi gören bu oldu. Ne yalan söyleyeyim beni mutlu etti bu, çünkü birincisi, böyle felsefe kayıtlarına önem veren insanların olduğunu görmek sevindirdi; ikincisi, verdiğim emeğin bir nebze karşlığını aldığımı düşündürdü. Eh alışığım gerçi saatlerce çeviri yapıp insanların dönüp bakmamasına, şaşırtıcı oldu bu ilgi.
Son olarak teknik birkaç bilgi vererek kafa ütülemek işlemine bir son vereyim.
"Michel Foucault & Noam Chomsky: İnsan Doğası Üzerine" adlı kaydın tam metni "İnsan Doğası: İktidara Karşı Adalet" adıyla 2005 yılında BGST Yayınları tarafından yayımlandı. Kitabı Noam Chomsky'nin resmi sitesindeki tam metin üzerinden karşılaştırarak okudum ve sapasağlam bir çeviri olduğunu söylemeliyim. Gerçi arada "valla", "eyvallah" gibi benim pek tercih etmeyeceğim, ama çeviride sırıtmadığı sürece kullanılmasında sakınca olmayan şeyler de var, ama sorun değil. İzlediğiniz veya izleyeceğiniz video çevirisi kitaptan bağımsızdır, diğer bir deyişle çeviriyi sıfırdan yaptım, dolayısıyla elinize kitabı alıp takip etmeye çalışırsanız birebir bir uyum göremezsiniz. Zaten videoda teknik konuşmalar kesilmiş, kurgu ile hiç hissetirilmeden konudan konuya -tabii birbiriyle ilişkili konulara- atlama yapılmıştır. Diyecek olursanız, o halde bu video eksik mi diye, hayır efendim diye cevaplarım. Televizyonlarda yayınlanan videonun tamamıdır ve tartışmanın da yaklaşık yüzde 70'ini içermektedir. Olmayan kısımlar, demin de belirttiğim gibi fazla tekniğe giren yerlerdir. Diğer bir deyişle en heyecanlı yerlerini izlemiş olduğunuzu veya olacağınızı temin edebilirim.
Ekleyeceğim başka bir şey kalmadığı kanaatine vardığım için herkese esenlikler dilerim.
10 yorum var:
hocam listeye bataillenin edebiyat ve kötülüğünü ekleyebilir misiniz acaba
Elinize saglık
O ünlü ve gizli çeviri listemde Georges Bataille yoktu, artık var. :)
Her ikiniz de sağ olun.
Hocam elinize emeğinize sağlık. Çok keyif aldım.
Çok rica ederim. :)
Çok teşekkür ederiz Ümit Bey :) elinize sağlık
Acaba bir ara bu seriye de bir bakabilir misiniz?
https://www.youtube.com/watch?v=mUHYlyacMmA&list=PL3F6BC200B2930084
https://www.youtube.com/watch?v=5_yOVARO2Oc&list=PLh9mgdi4rNezhx8YiGIV8I22ICSuzslja
Rica ederim Enis Bey. :)
Yale derslerinin bazılarını daha önce izlemiştim, hem de çeviririm belki bunu gözüyle, ama hakikaten biraz ders mantığında kalıyorlar, o bakımdan vazgeçmiştim.
Çünkü çeviri çok zaman alıyor ve ben de tek kişi olarak kısıtlı bir güce saihibim, o yüzden onu da ünlü yazar ve düşünürlerin kendilerini ifade ettikleri eski videolara yöneltmeyi istiyorum. Şimdilik öyle diyelim.
Yine de öneri için sağ olun, ilerisi için aklımın bir köşesinde duracaktır.
Felsefî tartışmayı takip edip içeriğine, boyutlarına, aşamalarına dikkat etmeye çalışırken düşünürlerin zihinsel yeti, kültürel birikim ve akademik çalışmalarıyla birlikte düşüncelerini sunarken/savunurkenki güdülerinin izleri de seyir eylemime eşlik etti. Tartışmanın felsefî yanıyla ilgili diyebileceğim şeyler bazı yorumlarda da gördüğüm gibi tartışmayı ana başlıklarıyla özetlemek, tartışma sürecini açıklayıcı bir “şema çizmek” ten farklı olmayacaktır ki yer yer pas tutmuş zihnimi yeniden ışıldatmanın emekleme sürecinde olduğumdan bunu da bir avazda yapamam, tekrar ve üzerine daha yavaş düşünerek izlemem gerek, o zaman kendi düşüncemi de ekleyebilirim belki; ama kabaca ve naçizane şunları söyleyebilirim : Chomsky insanı nispeten daha merkeze alan ve bilinçli – daha iyi bir adalet anlayışı sağlamak gibi - ya da bilinçsiz – konuşma becerisi kazanmak gibi – bir potansiyel taşıdığını düşünüp insan doğası dediği şeyi sanki biraz daha heyecanlı bir merakla irdelerken Foucault insana, insan doğası dediği şeye daha az paye bırakıyor gibi. Bakış açıları aynı şekilde tartışmalarının siyasî boyutuna da yansıyarak devam ediyor ve ben nispeten ümitli, iyimser olmayı deneyen ve bu, tavırlarına da ağırlıklı olarak sakinlik şeklinde yansıyan Chomsky ile daha katı, keskin söylemleri olan, hal ve hareketlerine de bunun yansıdığı ama Chomsky’e de alttan alttan sempatik bakan Foucault gözledim. İzleyin izlettirin derim. Emeğine sağlık Ümid.
reddswan
Kim bu "ne dediğini bilen" yorumu yaptı diye düşünürken sondaki "reddswan" ibaresini gördüm ve her şey aydınlığa kavuştu. :) Eksik olma.
:) Teşekkür ederim, sen de eksik olma.
reddswan
Yorum Gönder