27 Kasım 2018

E. M. Cioran: Ecartelement

27 Kasım 2018
Okur için bir şeyleri kolaylaştırmaya asla uğraşmayın. Girdiğiniz bu zahmet için size asla minnettar olmayacaktır. Okurun sevdiği şey, anlamak değildir; yerinde saymayı, sıkışıp kalmayı, cezalandırılmayı ister okur. Bundandır bazı müphem yazarların saygınlığı; bundandır karmaşanın daimi cazibesi.

*

Belki de taslaklarımızın ilk hallerini yayımlamalıyız, henüz kendimizin ne demeye çalıştığını anlamadan önceki halini.

*

Filozoflar profesörler için yazar; düşünürler ise, yazarlar için.

*

Yalnızca bitirilmemiş -bitirilemez olduğu için bitirilmemiş- işler bizleri sanatın özü hakkında konuşmaya teşvik eder.

*

Mistik dile çevrilemeyen şey, yaşanmaya da değmez.

*

Bir kitap, eski yaraları deşmelidir, hatta yenilerini açmalıdır. Bir kitap, "tehlike" olmalıdır.

*

"Bilim"den önce doğup da ilk felaketten ölme ayrıcalığına sahip olanlar ne de şanslı kimselerdir!

*

Dostluk, hakikatle uyumsuzdur, sadece düşmanla kurulan sessiz diyalog yararlıdır.

*

Seksenlik bir adam, gizli kalmak şartıyla, hayatında ilk defa intihar girişiminde bulunmanın çekiciliğini deneyimlediğini itiraf ediyor. Nedir tüm bu gizemli hava? Böylesi haklı bir arzuyu deneyimlemek için çok uzun süre beklemenin getirdiği utanç mı, yoksa tam tersi, canavarlık olarak gördüğü şeyin getirdiği korku mu?

*

İnsan, anlatmak istediği bir şey olduğu için değil, bir şeyler anlatmak istediği için yazar.

*

Acı nedir? İsteksizce solan bir histir, tutkulu bir histir.

*

Var olmak, intihaldir.

*

Tüm dini duygulardan arınmış bir dünyada yaşamak istemezdim. Kastettiğim iman değil, herhangi bir inançtan bağımsız, sizi tanrıya yansıtan, hatta bazen tanrının üstüne çıkaran o içsel titreşimdir.

*

Yalnızca uzandığımda ve ne konusu ne sonu olan bir sorgulayış ile baş başa kaldığımda kendimi etkili, yetkin ve olumlu bir şeyler yapıyormuşum gibi hissediyorum.

*

Hakiki ahlaki zarafet, kişinin kendi zaferlerini mağlubiyet olarak göstermesi sanatında yatar.

*

Sonsuzluk: Merak ediyorum da, aklımı kaçırmadan, bu sözcüğü bu kadar çok nasıl kullanabildim.

*

Ölüm, nasıl bir utanç böyle! Aniden bir "nesne"ye dönüşmek...

*

Birisinden nefret etmek, onun olduğu kişiden başka birisi olmasını istemektir. T., dünyada en çok sevdiği kişi olduğumu yazmıştı bana. Ama aynı zamanda takıntılarımdan vazgeçmem gerektiğini, izlediğim yolu değiştirmemi, farklı olmamı, olduğum kişi olmayı bırakmamı söylüyordu. Yani denebilir ki, varlığımı reddediyordu.

*

Ütopyalardan bahseden biri, başka bir jeolojik çağda yaşamış bir sürüngenden daha yabancıdır bana.

*

"Yıkım" kelimesinin gücünü yitirdiğini hissetmeye başladığım zaman, yaşlandığımın farkına vardım, artık bu kelime bana saldırgan bir yakarışın bolluk ve zaferinin heyecanını vermiyordu.

*

Birisine kitap yollamak, soygun yapmak, bir eve zorla girmektir. Sizin fikirleriniz için kafa yorması için kişiyi kendinden ayrılmaya zorlayarak, kişinin sahip olduğu en kutsal şeyi, yalnızlığını ayaklar altına almaktır.

*

Var olmak, köşeye sıkışmaktır.

*

Biri bir şeyi anladığında, en iyisi oracıkta ölüvermesidir. Anlaşılan nedir peki? Gerçekten kavradığımı şey, hiçbir biçimde ifade edilemez veya bir başkasına aktarılamaz; hatta kendimize bile aktarılamaz, bundandır ki, kendi sırrımızın gerçek doğasını anlamaksızın ölürüz.

*

Ümitsiz vakalar, başarı umudu taşımayan kimseler her daim ilgimi çekmiştir; budalalıklarını neredeyse onlar kadar bundan acı duyuncaya dek benimsemişimdir. 

*

Müthiş bir biçimde sürekli sizinle olan keyifsizlik yüzünden acı çekmek ve kimseyi bunun gerçekliği konusunda ikna etmeyi başaramamak. Yine de şöyle bir düşününce, gayet adil geliyor bu: Kimse bir dostlukta sonuçlarına katlanmaksızın gevezelik ve çevreye neşe saçan biri olma yeteneğini kullanamaz. Sonrasındaysa, nasıl olur da başkalarını neşeli bir şehit olduğuna ikna edebilir ki zaten?

*

Sadece arzularınızdan değil, arzu edebileceklerinizden bile bıkıp usanmak. Doğrusu, tüm olası arzulardan bıkmak.

*

Başarılar, rütbeler ve geri kalan tüm o diğer şeyler, sadece bunu deneyimlemiş olan kişi sonunun çok fena olacağını hissetmişse bağışlanabilirdir. Böylece kişi, o an geldiğinde, çöküşü tamamlandığında, onları sırf eğlenmek uğruna kabul etmiş olacaktır.

*

Gerçek bir yazar varlıklar, şeyler, olaylar hakkında yazar; yazmak üzerine yazmaz; kelimeleri kullanır ama onlarla oyalanmaz, onları tekrarlayan düşüncelerinin bir nesnesi haline getirmez. Kelime analizcisi olmak dışında bir şey olur. Dilin teşhisini yapmak, söyleyecek bir şeyi olmayan, kendilerini deyişlerle sınırlayanların hevesidir.

*

Laos gibi bazı Asya ülkelerinde ciddi bir hastalığı atlatmış olan kişi ismini değiştirir. Bu geleneğin kökeninde biz vizyon yatmaktadır! Aslına bakılırsa başımıza gelen önemli bir deneyimin ardından bizler de ismimizi değiştirmeliyiz.

*

Bir çiçek yalnızca solduğunda çiçek olmayı tamamlar, der Japonlar. Aynısını medeniyet için de söylemek mümkündür.

*

Tüm toplumların temelinde aynı şey yatar: İtaat ediyor olma gururu. Bu gurur artık var olmadığında, toplum da çöker.

*

Ümit ediyor oluşu tedavi edilmedikçe, insan köledir ve öyle kalacaktır.

*

Mücadelem dünyaya karşı değil, daha büyük bir güce karşı, dünyadan bezginliğime karşı.

*

Kaderimi suçlamaktan asla vazgeçmedim, aksi halde onunla nasıl yüzleşebilirdim? Kaderimi suçlamak, kendimi ona uyumlu kılacak ve ona dayanmamı sağlayacak tek ümidimdi.

*

Sağlıklı olmak, duyarsız olmaktır, hatta gerçek dışı olmaktır. Acı çekmeyi durdurduğumuz an, var olmayı durdururuz.

*

Kasvetli olmayan her şey kabadır.

*

Yazdıkların, ne olduğuna dair tamamlanmamış bir imge sunar sadece, çünkü kelimeler yalnızca benliğinin en yüksek veya en alçak noktasında belli belirsiz ortaya çıkar ve hayat bulur.

*

Yalnızca derin düşünürler saçmalık hissinden dolayı acı duymazlar.

*

Başka bir dünya yok. Bu bile yok. Öyleyse, ne var? Her iki dünyanın da açıkça var olmayışının bizde uyandırdığı içsel bir gülümseme var.

*

Acı çekmemiş olan biri bir varlık değildir, olsa olsa bir yaratıktır.

*

Her şeyle aram iyi olduğunda, hatta tanrıyla ve kendimle bile, hiç zaman kaybetmeden, güzel bir günde bile olsak, güneşin birkaç milyar yıl içinde patlayacağını düşünüp kendime eziyet ederek buna tepki gösteren biriyim.

*

Her şey, hiçtir; buna hiçlik bilinci de dahil.

*

Son arzumu da gerçekleştirdiğim anın hayalini kurmaya çalışıyorum.

*

Bir bedenin kaderinden daha gizemli bir şey yoktur.

*

Yaşlılık, en nihayetinde, yaşamış olmanın cezasıdır.

*

Umut, hezeyanın olağan şeklidir.

*

Bu mezarlar yığınına baktığımda, insanların ölümden başka endişeleri yokmuş gibi görünüyor.

*

İnsan, kabul edilemezdir.

- o -

Dipnot: E. M. Cioran sevdam çok meşhurdur, onun karamsarlığında, kendisinin de iddia ettiği gibi, müthiş bir güç ve ilginçtir ki neşe bulurum. Kaç zamandır bir şekilde elimde gezip dolaşan "Ecartelement" (Drawn and Quartered) adlı kitabı vardı. Türkçe bu terime bir karşılık bulmak güç, ama temsil ettiği şey, büyük bir acı ve işkence ile bir suçlunun toplum önünde parçalara ayrılarak idam edilmesidir diyebiliriz sanırım.

Elbette ki kitabı okurken, diğer kitaplarda olduğu gibi, altını çizdiğim yerler oldu, hatta bu yerler çoğaldıkça çoğaldı. Bildiğim kadarıyla kitabın Türkçe çevirisi de yoktu ve ben de madem öyle dedim kendi kendime, şu satırlardan bazılarını çevirip bloga koyayım da benim gibi Cioran sevenlere bir faydam dokunmuş olsun -ve de aslına bakılırsa biraz da zaman geçmiş olsun- dedim.

Cioran ile ilgili blogdaki diğer kayıtlara şuradan ulaşabilirsiniz.

İyi kalın, diyelim ki kalamadınız, bari canınızı sıkmayın.

20 yorum var:

Sadık Erol ER dedi ki...

Umid bey merhabalar. Değerli çeviriniz için teşekkür ederim. Eğer posta adresi verebilirseniz size son dönemde yayımladığım iki Cioran kitabını göndermek isterim. Sevgiler ve saygılar.

Ümid Gurbanov dedi ki...

Merhabalar, rica ederim. Elbette ki, Cioran hakkındaki bir şeyi nasıl geri çevirebilirim! :) umidgurbanov[at]gmail.com adresine yollayabilirsiniz. (@ yerine at yazdım, çünkü sanırım böyle açık alanda tam mail adresi verince bir sürü spam gelmesine sebep oluyor, onu engellemeye çalıştım.)

Murat DİNÇ dedi ki...

e hazır başlamışken bitiriverseniz kitabı.

Sadık Erol ER dedi ki...

Merhabalar Ümid bey. Yanlis anlasilma mi oldu bilemiyorum. Basılı halini ve imzalı göndermek istiyorum izniniz olursa. Bu sebeple ev ya da iş adresinizi istemiştim. Ama siz nasıl tercih ederseniz saygı duyarim. Pdf de gönderebilirim. Sevgi ve saygı.

Ümid Gurbanov dedi ki...

Sayın Murat Dinç, öyle kolay değil o işler ne yazık ki. :) Tabii sağ ve var olun.

dogugul dedi ki...

Emeğine,aklına, yüreğine sağlık.I am proud of you...

Murat Enmor dedi ki...

Sevgili Ümid... Enfes paylaşımıyla yapmış yapacağını.

Bedbinlerin sözlerine kulak vermenin; hem çatışkıyı yıkmaktır... Hem de bu garabeti hiçliğe gömmüş olmalarındaki müphem çekicilik buradadır.

Esenlikler Ümid...

besermiyan dedi ki...

Elinize sağlık. Hazır çeviriyorken tamamını yapın bence. Bu önemli eseri bize kazandırmış olursunuz.

Unknown dedi ki...

Çok kıskandım ._.

Adsız dedi ki...

Faydalı oldu, emeğinize sağlık.

nilüfer dedi ki...

harika..teşekkürler..

Ümid Gurbanov dedi ki...

Çok sağ olun Doğugül hocam, dile olan ilgimin ve de bilgimin baş mimarı siz sayılırsınız zaten. :)

Ümid Gurbanov dedi ki...

Pek muhterem Murat, Sabri, Nilüfer ve isimsiz arkadaşlar, sizler de çok sağ olun ve de var olun.

Adsız dedi ki...

Ellerinize sağlık. Yorumlarda ilgili yazara ilişkin bir paylaşımdan bahsedilmis. Detay iletirseniz okumak istiyorum. Teşekkürler, sevgiler.

Zeynep Derya dedi ki...

Çok keyifle okuyorum/takip ediyorum blogunuzu. Diğer Cioran yazılarınız gibi bu da tadı damakta kalan cinstendi. Teşekkürler.

piktobet dedi ki...

merhaba. çeviri için çok teşekkür ederim. kitabın türkçe çevirisinin olmamasına üzüldüm. bu notları -belki farklı bir kurguyla- sayfamda yeniden yayımlamak isterim izniniz olursa.

Ümid Gurbanov dedi ki...

Merhabalar!

Piktobet, çok rica ederim. Elbette ki blogunuzda yayınlayabilirsiniz, bundan onur da duyarım üstelik.

Zeynep Derya, çok sağ olun, eksik olmayın.

Adsız, Sadık Erol Er'in Cioran üzerine iki kitabı var, şu linkten ulaşabilirsiniz: https://www.kitapyurdu.com/yazar/sadik-erol-er/35260.html

Adsız dedi ki...

Çox sağol qardaş. Təəssüf ki, Çoran ümidsizliyin zirvəsindəki çardağından enib hələ Bakıya çatmayıb..

zeitgeist dedi ki...

Sayın Gurbanov sizi zevkle ve heyecanla takip ediyorum. Sizin bu kayda değer çalışmalarınız ile bakış açımız derinleşiyor. Tekrardan teşekkür ediyorum.

Ümid Gurbanov dedi ki...

Asıl ben teşekkür ederim, esen ve güzel kalın! :)

Yorum Gönder

 
Sağlıcakla kalmanızı dilerim.