Birkaç küçük gün geçmişti, henüz, yeni, bir başına, bensiz, ben bile olmadan, anlıyor musunuz, ben bile yokken, birkaç küçük gün geçmişti; evimin önünden geçmişti, kapımın ardından, pencerenin altından, saksılara bulayarak ucunu, tozu toprağa karıştırarak, hepi topu birkaç küçük gün geçmişti; çarparak ve toslayarak, adımlayarak her bir yanı, salınarak, bir parça duraksayarak, eli elime tam değerken -ben yokken- kaçıp kendini kurtararak, iki lafı bir araya getirmekten kaçınarak, daha ve daha -ve daha- ne kadar sürecek bu diyerek, ahlayarak, oflayarak, puflayarak, birkaç küçük gün geçmişti.
Bakın, sadece birkaç küçük gün geçmişti. Peşim sıra gelmeyi reddederek, omzuma şöyle bir dokunup sonra aflar dileyerek, nerede kaldı diye ararken, aynaları gözümün ucuyla tartarken, mucizeyi andırır bir şeyleri gerçekleştirirken, kimse bunu görmezken, tanrı bile yokken, öylece bir başıma bir köşede dikilmiş beklerken, birkaç küçük gün geçmişti.
Bir karaltı olsa gerek, çok uzaktan geçmişti, ufacık bir yel, çok uzaktan geçmişti, hışırtı ya da hırıltı çarpmıştı kulağıma, çok uzaktan geçmişti, anlıyor musunuz, çok uzaktan geçmişti; birkaç küçük gün çok uzaktan geçmişti; hırlayarak ya da zırlayarak ya da tıslayarak beklerken geçip gitsin diye günler ardı sıra, birkaç küçük gün geçmişti, ama çok uzağımdan geçmişti; fark etmedim, ne mümkün, fark etmek ne mümkün; geçen günlerin gerisinde kaldığında, bir anlığına, tek bir seferinde hem de, bir kerecik yahu, bir kerecik bile olsa, geri kaldığında, artık, mümkün değil yetişmek, ne günlere, ne yaşama, ne reddetmeye, ne beklemeye, yetişmek artık mümkün değil, aldığın nefesin bile gerisinde, bir ömür süren koşturmacaya teslim olmak, ateş edin, teslim oluyorum, ateş edin, diye diretmek, ama hayır, böyle kolay değil, çünkü daha yalnızca ve sadece birkaç küçük gün geçmişti, çok erkendi yenilmek için.
Sonra birkaç küçük gün daha geçmişti, yakarak ve yıkarak, işin özünü kaçırarak, kahkalar atarak ve sonra susarak, utanarak, vazgeçerek, gözlerini gözlerime dikerek ve pişman olarak, pişman olmayarak, sessizce, çaresizce, kalmak isteyerek, ama tüm tabakları tuzla buz ettikten sonra kapıları çarparak, arkasından seslendiğimde duymak bile istemeyerek, duyarak, aldırmayarak, duvarlara tutunup birer ikişer inerek merdivenleri, caddeyi geçerek, hem de koşarak, durduğunda dönüp bakabileceği bir geri kalmayıncaya dek uzaklaşarak birkaç küçük gün daha geçmişti.
Her gün, her saat, her an birkaç küçük gün daha geçti; böyle böyle seneler geçti, anlıyor musunuz, yaşlandım, kocadım, titredim, dizlerim tutmadı be, dizlerim; aksayarak ve tıksırarak lanetler okumaya devam ettim; ben hep aynı köşe başında bekledim, oturacak bir tabureye bile razıydım, oysa hep ayakta bekledim; birkaç küçük gün geçmişti, hem de çok geçmişti, tek bir sefer bile olsun beni de götürmeyi düşünmeden geçmişti, ve artık çok geçti, ölüme dayadım çoktan sırtımı; sadece birkaç küçük gün geçmişti, sanki tüm hayatım, ölmeden önce, bir yatağa tıkıştırmışken buruşuk bedenimi, birkaç küçük gün olmuş ve geçmişti.
Birkaç küçük gün geçmişti; ne varsa yaşadığım, onca ve tonla ve yığınla ne varsa, hepsi -ama hepsi- zihnimde canlanırken ışıldayarak ve yalpalayarak ve ezilip büzülerek, diyebildiğim tek şey bu: Birkaç küçük gün geçmişti.
Hepsi bu. Birkaç küçük gün geçti sadece; hepsi, gerçekten ve tamamıyla bu.
Bakın, sadece birkaç küçük gün geçmişti. Peşim sıra gelmeyi reddederek, omzuma şöyle bir dokunup sonra aflar dileyerek, nerede kaldı diye ararken, aynaları gözümün ucuyla tartarken, mucizeyi andırır bir şeyleri gerçekleştirirken, kimse bunu görmezken, tanrı bile yokken, öylece bir başıma bir köşede dikilmiş beklerken, birkaç küçük gün geçmişti.
Bir karaltı olsa gerek, çok uzaktan geçmişti, ufacık bir yel, çok uzaktan geçmişti, hışırtı ya da hırıltı çarpmıştı kulağıma, çok uzaktan geçmişti, anlıyor musunuz, çok uzaktan geçmişti; birkaç küçük gün çok uzaktan geçmişti; hırlayarak ya da zırlayarak ya da tıslayarak beklerken geçip gitsin diye günler ardı sıra, birkaç küçük gün geçmişti, ama çok uzağımdan geçmişti; fark etmedim, ne mümkün, fark etmek ne mümkün; geçen günlerin gerisinde kaldığında, bir anlığına, tek bir seferinde hem de, bir kerecik yahu, bir kerecik bile olsa, geri kaldığında, artık, mümkün değil yetişmek, ne günlere, ne yaşama, ne reddetmeye, ne beklemeye, yetişmek artık mümkün değil, aldığın nefesin bile gerisinde, bir ömür süren koşturmacaya teslim olmak, ateş edin, teslim oluyorum, ateş edin, diye diretmek, ama hayır, böyle kolay değil, çünkü daha yalnızca ve sadece birkaç küçük gün geçmişti, çok erkendi yenilmek için.
Sonra birkaç küçük gün daha geçmişti, yakarak ve yıkarak, işin özünü kaçırarak, kahkalar atarak ve sonra susarak, utanarak, vazgeçerek, gözlerini gözlerime dikerek ve pişman olarak, pişman olmayarak, sessizce, çaresizce, kalmak isteyerek, ama tüm tabakları tuzla buz ettikten sonra kapıları çarparak, arkasından seslendiğimde duymak bile istemeyerek, duyarak, aldırmayarak, duvarlara tutunup birer ikişer inerek merdivenleri, caddeyi geçerek, hem de koşarak, durduğunda dönüp bakabileceği bir geri kalmayıncaya dek uzaklaşarak birkaç küçük gün daha geçmişti.
Her gün, her saat, her an birkaç küçük gün daha geçti; böyle böyle seneler geçti, anlıyor musunuz, yaşlandım, kocadım, titredim, dizlerim tutmadı be, dizlerim; aksayarak ve tıksırarak lanetler okumaya devam ettim; ben hep aynı köşe başında bekledim, oturacak bir tabureye bile razıydım, oysa hep ayakta bekledim; birkaç küçük gün geçmişti, hem de çok geçmişti, tek bir sefer bile olsun beni de götürmeyi düşünmeden geçmişti, ve artık çok geçti, ölüme dayadım çoktan sırtımı; sadece birkaç küçük gün geçmişti, sanki tüm hayatım, ölmeden önce, bir yatağa tıkıştırmışken buruşuk bedenimi, birkaç küçük gün olmuş ve geçmişti.
Birkaç küçük gün geçmişti; ne varsa yaşadığım, onca ve tonla ve yığınla ne varsa, hepsi -ama hepsi- zihnimde canlanırken ışıldayarak ve yalpalayarak ve ezilip büzülerek, diyebildiğim tek şey bu: Birkaç küçük gün geçmişti.
Hepsi bu. Birkaç küçük gün geçti sadece; hepsi, gerçekten ve tamamıyla bu.
Ümid Gurbanov
0 yorum var:
Yorum Gönder