22 Mart 2017

Noriko Ibaraki: Kısadır Hayat

22 Mart 2017
kısadır hayat,
çok ama çok kısadır;
diyelim, altmış ya da yetmiş yıldır.

kaç pirinç yetişecek bu kadar sürede bir tarlada?
kaç ekmek pişecek taş ocaklarda?
öğretmenler aynı şeyi kaç defa tekrarlayacak?

gramer ve matematikle, balığın ve
ıvır zıvırın ekolojisiyle doluşturulacak
gerçek dünyaya hazırlanan çocuğun kafası.

sonra sıra gelecek tüm o eleyici seçimlere;
korkunç kurallarla boğuşacak
adaletsizlikle çarpışacak
anlamsız bir savaşın ardından
angarya ile ezilecek ruhlar.
ve sonra okul, iş, evlilik gelecek.

minik bir bebek doğacak ve ardından
endişe kaplayacak her yanı.
kendine dair her şey bir lükse dönüşecek.

dünyadaki sayılı günlerin sonuna geldiğinde
hayatını gözden geçirirken fark edeceksin
gerçekten yaşadığın günlerin ne kadar az olduğunu
ve hayrete düşeceksin.

birkaç taneden fazla olmayan o yaşam dolu ışığı
belki sadece kız arkadaşının
ilk bakışında bulacaksın.

elbette vardır hepimizin sahiden yaşadığı günler.
hatta bir mücevher parıltısını andırır bazıları:
hayat dolu kızıl bir sabah
atölyede geçen sessiz bir gece
bahçenin ortasında bir öğlen vakti
ya da belki şafak öncesi başlayan karmaşa...

- o -

Dipnot: Noriko Ibaraki, 1926-2006 yılları arasında yaşamış Japon şair ve yazardır. Ki böyle bir şeyi belirtmeme gerek var mı bilmiyorum, ama kendisi kadındır.

Yukarıdaki şiiri çevirmeden önce hakkında yaptığım ufak bir araştırma, en ünlü şiirinin "Watashi ga ichiban kirei datta Toki" (En Güzel Çağımda) olduğunu ortaya çıkardı ve hatta birkaç başka bilinen şiirini de sonradan fark etmeme rağmen, nedense pek de bilinmeyen bu şiirini ilk olarak çevirip yayımlamaya karar verdim. Belki ilerleyen zamanlarda bilinenleri de çevirim.

Aslında kendim için rahatlıkla "Şiirden anlamam." diyebilirim. Şiirden beklediğim esas şey, beni yakalayacak güzel bir ana fikirdir sanırım. Elbette ki ana dilimdeki şiirlerde oldukça leziz dil kullanımları da beni tavlar, yalan yok. Haliyle böylesine öznel şiir beğenilerim varken, evrensel bir iyi veya kötü şiir ayırımı yapamam. Hoş, böyle evrensel bir ayrım yapılabilir mi, yapılması gerekir mi, onu da bilmiyorum. En azından Rilke, Rimbaud, Hölderlin gibi şairlerin evrensel kabul edildiğini biliyoruz ve ben kendi içimde bu ve daha nicesinden hiç haz alamadığımı biliyorum.

Buna rağmen kimi şiirleri çevirmek, özellikle içinde beni yakalayan fikirleri olan şiirleri çevirmek, onu eğip bükerek Türkçeleştirmeye çalışmak hoşuma gidiyor. Çeviri işine bulaşmamın sebebi de sanırım bu: Başka bir dili öldürmeden nasıl Türkçe'de canlı tutabileceğim üzerinde kafa yormak. Bir bakıma, çeviri yaparken eğleniyorum bile denebilir.

Her neyse, açtığım başlığın ana konusundan daha uzun dipnot yazma alışkanlığı da ne kadar sağlıklı bir tutum, kestiremiyorum.  Gerçi blogun adı da "Bir Nevi Dipnot" olduğu için, asıl olayın döndüğü yerin de dipnotlar olması bir anlamda çelişki olmasının önüne geçiyordur belki.

Ha bu arada, çeviride kullandığım şiirin kaynağı budur, artık ne işinize yarayacaksa... Bulunsun tabii ki yine de.

Öyleyse sağlıcakla kalın, kalamazsanız da üzülmeyin. Hangimiz o kadar iyi hayat sürebiliyor ki?

0 yorum var:

Yorum Gönder

 
Sağlıcakla kalmanızı dilerim.