20 Nisan 2017

Bertrand Russell - Face to Face (BBC - 1959)

20 Nisan 2017
Yolu entelektüel okumalardan geçen biri mutlaka Bertrand Russell ile tanışmıştır. 20. yüzyılın en etkili filozof ve matematikçilerinden biri olan Russell, özellikle Birinci Dünya Savaşı karşıtı barış sever gösterileri, yazıları ve konuşmaları ile İkinci Dünya Savaşı sonrası nükleer silahsızlanma yanlısı tutumuyla bir anlamda döneminin önemli bir aktivisti olmuştur.

Gottlob Frege ve Ludwig Wittgenstein ile birlikte analitik felsefenin kurucusu kabul edilen Bertrand Russell, soylu bir aileden gelmiş ama çoğu zaman soyluların elinde bulundurduğu kurumsal güce karşı da durmuştur. Özgürlükçü görüşleri sebebiyle zaman zaman büyük sıkıntılar çekmiş, hatta Cambridge'deki görevinden barış yanlısı tutumu sebebiyle, City College of New York'daki görevinden ise ahlaki suçlamalar sebebiyle atılmıştır. Buna karşın, insan haklarını ve düşünce özgürlüğünü savunduğu yazıları dolayısıyla 1950 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüştür.

Bertrand Russell, 1959 yılında John Freeman'ın hazırlayıp sunduğu Face to Face'in konuğu olmuş, bu röportaj videosunda kendi hayatını kendi sözleri ile aktarma fırsatı bulmuştur. Daha evvel Carl Gustav Jung ve Emil Michel Cioran çevirilerinde olduğu gibi, bunda da Bertrand Ruseell'ı kendi ağzından dinleme fırsatı sunması açısından eski tarihli bu kayıtları önemli buluyorum ve aslına bakılırsa altyazı zaman kodunu oluşturmak gibi teknik konular çok ama çok sıkıntılı olmasına rağmen uğraşmaya değer görüyorum.

Röportaj ile ilgili söylenebilecek en doğru söz, samimi olmasıdır. Russell sorulan sorulara içtenlikle cevap veriyor ve konuşmasındaki dinginliğinde yazılarına sinmiş o bilgeliğin izleri rahatlıkla görülebiliyor. Mesela, fanatik olmak ile fanatik görünmenin zorunlu olması arasındaki şu farkın altını çok güzel çizdiğini düşünüyorum.

John Freeman: Dünya'daki tüm fanatiklerin kuşkuculardan daha kullanışlı mı yoksa daha tehlikeli mi olduğunu düşünüyorsunuz?
Bertrand Russell: Fanatizm Dünya'nın belasıdır. Hep böyleydi ve hep tarifsiz bir hasara neden olmuştur. Bence fanatizm var olan en tehlikeli şeydir. Hatta fanatik bir fanatizm karşıtıyım diyebilirim.

John Freeman: Başka şeylere karşı da fanatik değil misiniz? Mesela nükleer silahsızlanma için yürüttüğünüz kampanyayı ele alalım. Destekçilerinizi bazı aşırı gösterilerde sorumluluk almaları için cesaretlendirmez misiniz? Bu, fanatizm değil mi?

Bertrand Russell:  Bunun fanatizm olduğunu düşünmüyorum. Bazıları belki fanatiktir. Ancak... Onlara destek veririm, ama fanatik sebeplerden ötürü değil. Desteklerim çünkü makul, mantıklı ve sessiz olarak yaptığımız her şey basın tarafından kesinlikle göz ardı ediliyor. Basında yer almamızın tek yolu, fanatik görünen şeyler yapmaktır.

Çeviri süreciyle ilgili uzun bir gevezelik edemeyeceğim. 2016'nın Ağustos ayında bu röportajı çevirmeyi kafama koymuştum, ama araya başka çeviriler ve başka işler girip durmuştu. Hemen yukarıda da hafifçe çıtlattığım gibi, bu videonun sağlam bir altyazı zaman kodu yoktu, o yüzden çeviriden çok teknik olarak uğraşmam gerekti. Altyazı zaman kodu ne diyecek olursanız, ses ile altyazının senkronizasyonu diye kısaca özetleyebilirim. Neden bilmiyorum, çok fazla bunaltan bir iş o benim için, ama yine de çevirmek istediğim bu tip eski kayıtlarda zaman kodu düzgün altyazı bulmak zor olduğu için buna katlanmak durumunda kalıyorum.

Bertrand Russell'ın benim için öneminden kısaca dem vurup yazıyı noktalayayım. Yanılmıyorsam lise döneminin sonlarında Sorgulayan Denemeler adlı kitabıyla tanışmıştım. Daha önceden namını duymuştum Russell'ın ancak özel bir ilgi beslememiştim. Oysa kitabı okuyunca entelektüel bir insanın nasıl düşündüğünü anlamaya başladım. Sakin ama güçlü adımlarla ilerleyen, hayata dair kendi doğrularını taşıyan ve kimseye zarar vermeksizin gerçeği arayan, mücadele ederken bile çirkinliğe bulanmayan şeyler görmüştüm o kitapta. Elbette ki hayatımı baştan aşağıya değiştirmedi Russell ve aydınlanmanın kapısını aralamadı benim için, yine de zihinsel süreci nasıl işletmem gerektiğine dair çok büyük ipuçları sundu bana.

Hemen aşağıya videonun sonunda da yer alan "gelecek nesillere not" temalı kısmı koyuyorum. Bu basit ama zarif görüşlerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Videoyu YouTube üzerinden izlemek isterseniz burayı, Vimeo üzerinden izlemek isterseniz burayı tıklayın. Altyazı halini görmek isterseniz ise burayı tıklayın.

John Freeman: Son bir soru. Lord Russell, bu filmin Ölü Deniz Yazmaları gibi 1000 yıllık süreçte torunlarımız tarafından izleneceğini varsayın. O nesillere yaşadığınız hayat ve öğrendiğiniz şeyler hakkında ne söylemeyi uygun görürsünüz?

Bertrand Russell: İki şey söylemek isterim. Biri entelektüel, diğeri ahlaki. Entelektüel açıdan şunu söylemek istiyorum:

Herhangi bir konuyu öğrenirken veya herhangi bir felsefeyi incelerken kendinize sadece şunu sorun: Gerçekler nedir ve gerçeklerin ortaya koyduğu doğru nedir? Asla başka yola sapmayın, başka bir şeye inanmak isteseniz veya başka bir inancın sosyal etkisinin daha iyi olacağını düşünseniz bile. Sadece ve sadece gerçeklerin ne olduğuyla ilgilenin.

Entelektüel olarak demek istediğim budur. Ahlaki olarak söylemek istediğim ise çok basit. Şudur:

Sevgi bilgecedir, nefret ise aptalcadır. Gittikçe birbirine daha fazla bağlanan bu dünyada birbirimizi hoş görmeyi öğrenmek zorundayız. Bazı insanların dile getirdiği hoşlanmadığımız gerçeklere katlanmayı öğrenmek zorundayız. Yalnızca bu şekilde birlikte yaşayabiliriz. Burada birlikte ölmek için değil de birlikte yaşamak için varsak bu gezegendeki insan yaşamının devamında hayati öneme sahip olan iyilik ve hoşgörüyü öğrenmek zorundayız.

0 yorum var:

Yorum Gönder

 
Sağlıcakla kalmanızı dilerim.