3 Mart 2015

E. M. Cioran: Burukluk | Din

3 Mart 2015
Maddenin dışında, her şey müziktir: Tanrı bile sesli bir halüsinasyondan başka şey değildir.

*

Her yerde olma avantajının sefasını süren, Tanrı değil Acı'dır.

*

Herkesin, "Ya Tanrı ya ben!" dediği bir an gelir, ve girişilen mücadeleden iki taraf da küçülmüş çıkar.

*

Dini tecrübe konusunda artık sadece teferruatlı bilginin endişelerini yaşayan Modernler, Mutlağı tartar, onun çeşitlerini inceler ve ürpertilerini mitoslara saklarlar — tarih meraklısı bilinçler için başdöndürücü olan o mitoslara. Artık dua etmez olunduğundan, dua üzerine uzun uzadıya yorumlar yapılır. Artık hayret nidaları yoktur; sadece teoriler... Din imanı boykot eder. Bir zamanlar, ama sevgiyle ama nefretle, Tanrı'nın içinde maceraya çıkılıyordu; tükenmez bir Hiçlik iken, artık sadece bir mesele olmuştur — ve bu durum mistiklerle allahsızları çok üzer.

*

Azizlik beni tir tir titretiyor: başkasının mutsuzluklarına öyle karışmak, hayırseverliğin o barbarlığı, o teklifsiz merhamet...

*

Bir azizden de çok işe yaramaz olmak...

*

Yaratılış ilk sabotaj eylemi olmuştur.

*

Acının en büyük suçu, Kaos'u örgemize etmiş, onu evren seviyesine düşürmüş olmasıdır.

*

Çöle yerleşmek de amma dert! Bizler ilk münzevilerden daha kurnazız, onu içimizde aramayı öğrenmişiz.

*

Dinden de çok, kinizm, insana aşın ilgi gösterme hatasını işler.

*

Orta Avrupalı o üniversite öğretim üyesini düşünüyorum, kız öğrencilerinden birine Tanrı'nın varlığının kanıtlan hakkında sorular soranı; kız işe koyulur: tarihi gerekçe, ontolojik gerekçe, vs... Fakat telaşla ekler: "Yine de ben inanmıyorum." Öğretmen öfkelenir, kanıtlan bir bir tekrarlar; kız omuz silker ve inanmazlığında ısrar eder. O zaman hoca, imandan kızarmış bir halde diklenir: "Genç bayan, sizi şerefimle temin ederın ki O var!"

Tek başına, bütün ilâhiyat Külliyat'ıyla eşdeğerdeki gerekçe.

*

Ruhumuzdan Tanrı'yı çıkarttığımızı zannettiğimiz zaman bile O hâlâ oralardadır: Orada sıkıldığım biz de hissederiz, fakat artık O' nu eğlendirecek kadar imanımız yoktur...

*

Her inanç küstahlaştırır; yeni edinildiğinde, kötü içgüdüleri harlandım; onu paylaşmayanlar, sadece acıma ve horgörüyü hak eden mağlup ve yeteneksizler gibi görünür. Politikadaki, özellikle de dindeki çömezleri gözlemleyiniz; dümenleriyle Tanrı'nın ilgisini çekmeyi başaranların hepsini, din değiştirenleri, Mutlak’ın sonradan görmelerini... Bunların haddini bilmezliğiyle, iman ve kanaatlerini kaybetmek üzere olanların tevazuunu ve görgülülüğünü karşılaştırın...

*

Kendinin sınırlarında: "Çekmiş ve çekmekte olduğum ıstırabı kimse hiç bilmeyecek, ben bile."

— o —

Dipnot: Bu sefer biraz daha kısa bir alıntılar topluluğu ile buradayım. Bunun iki temel sebebi var: Birincisi, "din" adlı bölüm çok uzun değildi; ikincisi, mevcut konu din olunca Cioran bile objektifliğe az da olsa önem vermiş ve bu sebeple ruhumuzun derinliklerine inen gözlemler yerine, Hristiyanlık öğretisine ilişkin eleştirilerini sunmuş ki, onların da altını çizmemi gerektirecek yanı pek yoktu zira genelde didaktik öğelerdi.

Neyse, kaderde Cioran'ı eleştirmek de varmış.

Gerçi buna eleştiri de diyemeyiz. Daha çok bir saptama yaptım diyelim. Ha, kalkıp derseniz ki, sen kimsin ki saptama yapıyorsun, yaptığın saptama da saptama olsa, zaten altını çizdiğin yerler genel olarak tırt şeyler, elbette saygı duya... Tabii ki duymam! Ama tartışmaya da girmem. Eskiden olsa girerdim. Sen de adam mısın diyerek lafa başlar, saatlerce tartışabilirdim, ama artık öyle değil. İnsan sonuçta yaşlanıyor, yoruluyor, umursamamayı öğreniyor. Vesaire, vesaire...

Bloga koyduğum alıntıların sonuncusu genelde en coşkulu aforizmalardan biri oluyor. Bunun böyle olması için özel bir çaba harcamıyorum. Alıntıları kitaptaki sıraya göre yapıyorum. Tabii buradaki son alıntı da ilgili bölümdeki son alıntı değil, ama... Ya ben nasıl anlamsız bir konuya girdim böyle!

Önceki altını çizme ve dipnot oluşturma çabalarım için lütfen şuraya tıklayın.

Ya da tıklamayın -siz bilirsiniz.

0 yorum var:

Yorum Gönder

 
Sağlıcakla kalmanızı dilerim.