Bir ses duyuldu. Kimilerine göre bir top atışıydı bu. Öbürleri gök gürledi diyerek geçiştirdi sesi. Korkanlar, kaçanlar, pısanlar, cesaretle ve haykırarak ileri atılanlar eksik olmadı. Bir yerlerden bir emir gelmiş olmalıydı, alelacele avluya koşturmaya başladık. Gördünüz mü dedi kimileri, bir top atışı olduğunu söylemiştik! Sarkık suratlarıyla öbürleri, göreceksiniz dedi, sadece gök gürledi.
Öyle veya böyle toplandık hepimiz avluya. Geldi eli belinde komutan, yamuk yumuk hizaya girmiş bizlere baktı uzun uzun. Kimileri korkuyla uğulduyor, öbürleri ise tıslayarak homurdanıyordu. Siz, diyecek oldu komutan, ama bir şey demedi; burayı, diyecek oldu tekrar, ama bir şey demedi; terk edin artık, diyecek oldu bu sefer, ama bir şey demedi. Bir baştan öbürüne yürüyüp durdu komutan, ama tek kelime etmedi.
Öyle veya böyle toplandık hepimiz avluya. Geldi eli belinde komutan, yamuk yumuk hizaya girmiş bizlere baktı uzun uzun. Kimileri korkuyla uğulduyor, öbürleri ise tıslayarak homurdanıyordu. Siz, diyecek oldu komutan, ama bir şey demedi; burayı, diyecek oldu tekrar, ama bir şey demedi; terk edin artık, diyecek oldu bu sefer, ama bir şey demedi. Bir baştan öbürüne yürüyüp durdu komutan, ama tek kelime etmedi.
Kimileri ağırlığını bir ayağından öbürüne verdi, öbürleri esneyip gerindi. Kimse bir emir duymadı, ama ne olduysa oldu, birden bire herkes hareket etmeye başladı. Surları, duvarları, kapıları, ağaçları, taşları ve atları yoklayıp bir top atışının izini aramaya koyulduk. Kimileri bir oyuğu endişeyle gösterdi, öbürleri böylesi bir saflığa katıla katıla güldü. Kalenin kenarına, kıyısına ve köşesine yayıldık, biraz laklak etsek de, büyük bir ciddiyetle sesin sebebini öğrenmek için önümüze gelen her yeri kurcaladık.