20 Ekim 2019

E. M. Cioran: Yeni Tanrılar

20 Ekim 2019
Alçaklığımızın kaynağını kendimizden olabildiğince uzağa yerleştirebilmek kadar bize hoş gelen, bizi ayakta tutan şey yoktur.

***

Bir varlığın gücü, ne ölçüde yalnız olduğunu bilmek konusundaki yetersizliğinde yatar.

***

Bir davayı savunanların, görünüşte tavizkar, aslında galip tonu kadar iğrenç bir şey yoktur.

***

Birden hayal gücünün coşkunluğundan sıyrıldığı bir an gelir ve kendinizi olacağınız gibi görürsünüz: Bir ders, hayır, bir alçak gönüllülük nöbeti.

***

Kendinizi boşluğa ne kadar çok açarsanız, o kadar derinine batarsınız, kendiniz olma, insan olma, canlı olma kaderinden o kadar çok kaçarsınız.

***

Kim olduğu konusunda kendisini aldatan kişiyle herhangi bir paylaşım tasavvur etmek mümkün değildir.

***

Kendini öldürme fikri, buna tutulmuş kişiye inanılmaz yeni görünür; bu yüzden emsalsiz bir eylemde bulunacağını sanır; bu yanılsama onu işgal eder ve pohpohlar ve onu çok değerli bir vakitten eder.

***

Kendini öldüreceğini düşünmek iyi gelir. Daha huzur veren bir konu yoktur. Ona yaklaşır yaklaşmaz, nefese alır insan. Onun üzerine tefekkür etmek neredeyse bizzat eylem kadar özgürleştiricidir.

***

Kendini öldürmeyi hiç aklına getirmemiş kişi durmadan onu düşünen kişiden çok daha çabucak karar verecektir intihar etmeye. Can alıcı her eylemi düşünmeden gerçekleştirmek ince eleyip sık dokumaktan daha kolay olduğundan, intiharın el sürmediği zihin bir kez ona itildiğini hissetti mi, bu ani itki karşısında savunmasız kalacaktır.

***

Var olmak, şimdi ölmekle herhangi bir zamanda ölmenin bir olduğunun ne kadar da anlamadığımızı kanıtlamaktadır.

***

Eylemde bulunduğum sürece, yaptığım şeyin bir "anlam" barındırdığına inanırım, aksi halde onu yapamazdım. Eylemeyi bırakıp da failden yargıca dönüştüğüm an, söz konusu bu anlamı artık bulamam.

***

Boşluk, baş döndürmeyen uçurumdur.

***

Her şeyin temelden yoksun olduğunu bulmak, ama bunlara bir son verememek.

***

Sizden eylemler, deliller, eserler istiyorlar oysa sizin tüm üretebildiğiniz biçim değiştirmiş gözyaşlarından ibaret.

***

Bir düşünce, tek ve biricik ama evreni paramparça edecek bir düşünce tasavvur etmek.

***

Kendimizi gerçekleştirmemiz ve üretmemiz ancak kendimizi tanımadığımız ölçüde mümkündür.

***

Delilik belki de artık değişim geçirmeyen bir acıdan başka bir şey değildir.

***

Talihsizlik fikrine sahip olduğumuz sürece hiçbir endişe duymayız. Bu fikre başvurur başvurmaz yatışır, her şeye katlanırız, hani neredeyse adaletsizliğe ve illete uğramaktan memnun oluruz.

***

Başkalarında şarlatan oldukları duygusu yoktur ama öyledirler; bense... En az onlar kadar şarlatanımdır ama bunu bilir, bundan ıstırap duyarım.

***

Yaşamı öyle çok kötüledim ki ona hakkını vermeyi istediğimde, yanlış tınlamayan hiçbir sözcük bulamıyorum.

***

Özgürlüğü değil, özgürlüğün görünüşlerini talep ediyoruz.

***

Bilgelik yaralarımızın kılığına bürünür, bize nasıl gizlice kanayacağımızı öğretir.

***

Her şeyi anladığımızı kanıtlayan tek bir işaret vardır: Sebepsiz ağlamak.

***

Ah kendimizi aşağılanamaz kılabilseydik!

- o -

Dipnot: İşte yine döndük ve dolaştık E. M. Cioran'a geldik. Aslında birbirimizi kandırmanın, daha doğrusu sizi kandırmanın, bir anlamı yok; epey evvel okumuştum bu kitabı, sadece bloga daha yeni taşıyabildim. Kaç zamandır kitaplığımda kitapların üstünde duruyordu, içinde altını çizdiğim yerler vardı, bunları uygun zamanda bloga koyayım diyordum. Gelgelelim, tembellik hakikaten de en büyük günahlardan biridir ve hatta, biraz da benim başıma geldiği için olsa gerek, en büyüğüdür diyebilirim. Sürekli öflemekle püflemekle, kitabı görünce görmezden gelmekle, arada elime alıp hevesimi alıp bırakmakla, hatta bazen üstüne birtakım dosyalar koymakla, yani onu gizlemekle, bu işten kurtulabileceğimi sandım; aslında kurtulmak istediğim bir şey de yok ortada, ertelemiş olmak bile istemiyorum hiçbir şeyi, sadece bir işi yaparken çok büyük bir haz duymak istiyorum, ama o hazzı yaşayacağım anın da gelip çatacağını genel olarak düşünmüyorum.

Her neyse, bugün YouTube'a Gilles Deleuze videosu koydum, işlerim bitti, biraz oyalandım bilgisayar başında, tam tarayıcıyı kapatırken aklıma birden blog geldi. Yalan yok, önce bir suratım ekşidi gibi oldu, ama sonra bir nefeste oturduğum yerden zıpladım (evet, zıpladım) ve Yeni Tanrılar'ı aldım elime. Başladım bloga cümleleri teker teker yazmaya, sonra yerine koydum kitabı ve şimdi, tam da buraya kadar bu yazıyı okumuş olanlarla, zannımca üç ya da en fazla beş kişiyle baş başayız. Aslında siz bunu okurken ben çok uzaklarda olacağım demek de isterdim belki, ama dediğim gibi, tembelliğin insanı genel itibariyle olduğu yere sabitleyen bir etkisi de söz konusu. O halde şöyle diyelim, siz bunu okuyanlar, buraya dek gelenler, ben belki yine aynı yerde oturuyor veya üç ya da beş adım ötede dolanıyor olabilirim, ama zihnim bu yazıyı unutmuş olacaktır hiç kuşku yok ki, sizin okuduğunuzu bilmeyecek ve asla baş başa kalmayacağız. Umarım kendinizi çok fazla yalnız hissetmiyorsunuzdur.

Cioran'ı neden bu kadar çok sevdiğimi anlatabilmek için sanırım kendimi baştan sona anlatmam gerekiyor, ama bunu da asla yapamam, başaramam, başarmak istemem bile. Çünkü aslında kendimden, yani ezbere söylenmiş veya önemsiz sözlerden oluşan kendimden değil, çoğunlukla dile getirmediğim kendimden bahsetme fikri beni utandırıyor. Daha doğrusu, bu işin lüzumsuzluğu utandırıyor beni. İnsan kendisine karşı çok dürüst olabilirse, kendine dair keşfedeceği ve anlatacağı her şey çocuksu birkaç kaprisin ve inadın ötesinde olmazmış gibi geliyor. Biraz daha açık söylersem, kendim diye anlattığım her şey, abartılı bir budalalığın dile getirilmesi gibi görünüyor bana ve bunu müthiş bir biçimde önemsiz bir çaba olarak görüyorum. Ve bundan utanıyorum.

Daha fazla rezil olmadan, kendinize iyi bakmaya çalışın, ola ki bakamadınız, kendisine sizden daha kötü bakmış birini görünceye dek sabredin, onu görünce kendinizi elbette ki (ve maalesef ki) biraz daha iyi bulacaksınızdır.

6 yorum var:

Ali Cebe dedi ki...

Okudum ;)

Ümid Gurbanov dedi ki...

Bir açıdan şaşırtıcı öbür açıdan sevindirici bir gelişme. :) Eksik olmayın.

Ali Cebe dedi ki...

Severek takip ediyoruz :)

Adsız dedi ki...

Bazen kendimi Ciaron'a doğru koşup sarılma refleksinde buluyorum."O kadar güzel ifade ediyorsun ki..."diyerek. E sonra salise geçmeden utanma duygusu çıkageliyor. Sizin de böyle rahat ifade ettiğinizi gördükçe utanma duygusunu kendimi elbette ki (ve maalesef ki) biraz daha iyi buluyorum. :) Paylaştığınız için teşekkürler.

Ümid Gurbanov dedi ki...

Varlığını unuttum bir yazıya, hem de dipnotunu okunduğunu belli eden bir yanıt almak mutlu etti. Sağ olun. :)

Unknown dedi ki...

Adı bir nevi dipnot olan bi blogda elbette ki dipnotu da okudum:) Bu duruma Cioran'dan cevap vereyim:
“Yolun yarısında vazgeçen kişi için zor olan, geriye kalanı tamamlamaktır. Varoluş kuşkusuz ezer onu ama var olmak için yapacağı sürprizi tüketmemiştir. Uzun zaman önce niyet ettiği bir şeyi gerçekleştirmesi için hiç ihtimal yokken, yaşadığı kararsızlıkların ve yarı yolda durup kalmaktan duyduğu pişmanlığın kaynağı budur. Vazgeçmekte başarısız biri.” Ayrıca Cioran seven biri Cioran seven diğerine neden Cioran sevdiğini de anlatmamalı bence. En nihayetinde sebeplerin aynı yere bağlanıcağını düşünmekteyim naçizane:)

Yorum Gönder

 
Sağlıcakla kalmanızı dilerim.