Kabloları tekrar kontrol etti profesör. Bir yanlışlık olmayacağından emindi, ama bir o kadar da gergindi. Nihayet imkansız olanı başarmış ve bir zaman makinesi üretmişti. Şimdiyse onu satmaya çalışıyordu. Hangarın ortasındaki kocaman kapsülün içine şirket çalışanlarından genç bir adam girmişti. Profesör, asla insanların ne hissettiğini anlayan türden biri olmamıştı, ama bu delikanlının heyecan içinde olduğunu rahatlıkla görebiliyordu. Nasıl olmasındı ki? İnsanlık tarihinde zamanda geriye gidecek ilk kişilerden biri olacaktı. Ancak hiç kuşkusuz, ilki değildi.
Gözlüğünü çıkaran profesör, önlerindeki bilgisayarlara kitlenmiş şirketin diğer çalışanlarının yanına gitti. Hepsi kendilerince bir şeyleri anlamaya çalışıyor, bu işin nasıl gerçekleştiğine dair bir ipucu yakalamak için her şeyi inceliyorlardı. Profesör istemsizce gülümsedi. Hiçbirinin bunu çözemeyeceğini bir şekilde biliyordu.
Nihayet şirket müdürü, profesöre yaklaştı ve "Hazırsanız," dedi çekingen bir sesle, "başlayabiliriz." Profesör, "Biraz müsaade eder misiniz?" diye yanıtladı onu. Müdür anlayışla başını salladı ve diğer çalışanların yanına doğru gitti. Kendisine bir kahve hazırlayan profesör birkaç yudum aldıktan sonra kapsüle baktı ve gözlerindeki hüznü gizlemek için gözlüğü taktı.
Gözlüğünü çıkaran profesör, önlerindeki bilgisayarlara kitlenmiş şirketin diğer çalışanlarının yanına gitti. Hepsi kendilerince bir şeyleri anlamaya çalışıyor, bu işin nasıl gerçekleştiğine dair bir ipucu yakalamak için her şeyi inceliyorlardı. Profesör istemsizce gülümsedi. Hiçbirinin bunu çözemeyeceğini bir şekilde biliyordu.
Nihayet şirket müdürü, profesöre yaklaştı ve "Hazırsanız," dedi çekingen bir sesle, "başlayabiliriz." Profesör, "Biraz müsaade eder misiniz?" diye yanıtladı onu. Müdür anlayışla başını salladı ve diğer çalışanların yanına doğru gitti. Kendisine bir kahve hazırlayan profesör birkaç yudum aldıktan sonra kapsüle baktı ve gözlerindeki hüznü gizlemek için gözlüğü taktı.